1 Mart 2013 Cuma

Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar

Türk milleti olarak namusa önem veriyoruz. Ortalama olarak muhafazakar bir ülkeyiz. Cinselliğin tabu olduğu ülkemizde cinsellik yaşanamadığı için cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda haliyle çok işleniyor. 

Okulda, iş yerinde, sokakta hatta aile içinde cinsel suçlarla karşı karşıya kalınıyor. Anadolu'nun bir çok yerinde aile içi cinsel suçlar yaygın görülmekle birlikte adliyeye intikal etmediği için gerçek suçluluk hakkında istatistiklere sahip olamıyoruz. Okulda öğretmeninden ya da iş yerinde patronundan zarar gören kadın başına gelenleri açığa çıkaramıyor yoksa canından olacak namus davasından dolayı.

Suçun mağdur ekonomik ve sosyal özgürlüğe sahip ise sonuna kadar davasına çıkıyor. Cinsel suçlarda, şüphelinin cezalandırılması  için  gerek kolluk gerekse savcılık ve mahkemeler diğer suçlardan önlerine gelen dosyalara görece ayrıcalık gösteriyorlar. 

Mağdurun avukatının hazırlık ve kovuşturma aşamalarında fazla yorulmasına gerek kalmıyor; devletin makamları görevlerini en seri şekilde yapıyorlar. 

Buraya kadar yazmış olduklarımız buz dağının görünen yüzü bir de kamu oyuna yansımayan failin durumundan söz etmek istiyorum. 

Cinsel suçların en hafifi cinsel taciz oluşturuyor. Cezası 3 ay 2 yıl arasıdır. Cinsel tacizi cinsel istismardan ayrılmasında en önemli kriteri vücut dokunulmazlığın ihlal edilip edilmediği noktasındadır. Hangi davranışın vücut dokunulmazlığını ihlal etme sayılmadığını Yargıtay Kararlarına bakarak anlayabiliyoruz. 

Cinsel suça konu eylemlerin cinsel taciz olarak yorumlanması basit nitelikte cinsel istismar suçu olarak nitelendirilen eylemlerin sayısında azalmaya sebep verir. Bu durum kamu düzeninin ve mağdurun zararının artmasına sebebiyet verir. Fail az ceza aldığı için genel önleme ve özel önleme teorisine göre ceza caydırıcı olmaz; failin kendisi veya benzer durumdaki failler suçtan kaçınmazlar. 

Ülkemiz durum aksinedir. Eylem cinsel taciz olarak yorumlanabilecekken lehe yorum ilkesinden uzaklaşılarak gerek kolluk gerekse hazırlık soruşturması aşamasında suç dosyası basit nitelikte cinsel istismar olarak nitelendirilir. Basit nitelikte cinsel istismarın cezası 2-7 yıl arasındadır. 

Gerilimin doruk noktasında olduğu ilk saatlerde gerek mağdurun ailesinin hışmından kurtulmak gerekse kamusal düzenin fail açısından linçle sonuçlanmasını engellemek açısından eylem basit cinsel istismar olarak nitelendirilir, şüpheli tutuklanır. Tutuklu dosyanın şüphesinin bir an önce cezalandırılması için gecikmeye sebep vermemek açısından derhal dava açılır. Şüpheli tutukludur, mağdur ve yakınları sakinleşir. Failin ceza alması için dava açılmıştır. Yargılamanın son aşaması olan kovuşturmaya başlanmıştır. Duruşma günü gelir. Sanık ifadesi verir. Yapılan eylemin hatalı yorumlandığı anlaşılır ve şüphelinin bihakkın tahliyesine karar verilir. Cinsel taciz karşılığı verilen neticeten cezanın bir kısmı tutuklulukta çekildiği için şüphelinin genelde hükümle birlikte tahliye edildiği durumlara da rastladım. Hatta sanığın tutuklulukta geçirdiği süre suçun infazını aştığı için devletten alacaklı duruma geçen sanıklara da rastladım.  

Nitelikli cinsel istismar suçuna konu eylemler daha somut belirlendiği için haliyle suçun basit halimi nitelikli halinin mi dosyaya konu olduğu tereddüte sebep vermiyor. 

Cinsel suçlar açısından kanayan yaralardan birini de eşinin cinsel istismarına uğrayan eşler oluşturuyor. Suç takibi şikayete bağlı olduğu için eşinin ve eşinin ailesinin hışmından korkan eş ya şikayetçi olmuyor ya da şikayetinden vazgeçiyor.

Çocukların cinsel istismarı suçlarındaki artış oranı toplumdaki değişimin olumsuz yönü. Çocuk Şube Müdürlüklerinde bulunan psikolog/pedagoglar huzurunda mağdurun ifadesi alınıp dosya aydınlatılmaya çalışılıyor. Özellikle kırsal kesimde imam nikahı ile çocuklarla evlilik yaygın olduğu için dava dosyalarının hatıra sayılır kısmını çocukların evlilikleri oluşturuyor. Suç genelde çocuğun hamilelik sürecinde anlaşılmıyor. Çocuğun bebeğini doğurman için sağlık kurumuna başvurduğunda suç ortaya çıkıyor. Çocuk yaştakilerin evliliği kanunlar nezdinde tasvip edilmediği için evlilik doğal bir unsuru olan cinsellik ve çocuk sahibi olmak suç olarak karşımıza çıkıyor.

Cinsel suçlarda en büyük sorunu sanık vekili olarak cinsel ilişki de rızanın varlığını ispatta yaşıyoruz. Suç niteliği gereği mağdurun beyanları esas alınıyor. Sanığın suç yerinden olmadığı ispatlamak dışından kendisini kurtaracak başka delil bulunmuyor. Cinsel suçlarda, cinsel ilişkide rıza gösteren mağdurun sonradan aile baskısı ya da homoseksüel/lezbiyen ilişki yaşayanlar; cinsel birlikteliğin rıza dışında olduğunu reddedip aile etkisi ile suç duyurusunda bulunuyorlar.

Cinsel ilişki esnasında bilinci yerinde olan; cinsel eylemin failinden kaçmaya çalışmayan, fail ile mağdur arasında itiş kakışmaya dair darp cebir emaresi bulunmayan bir dosyamda sırf mağdurun ifadesi sebebiyle müvekkilim 2 seneye yakın bir süredir tutuklu bulunuyor. 

Başka bir dosyada yaşı küçük olan mağdur çocuk  3-4 yaşında iken başından geçen olayı üzerinden 3 seneden fazla bir süre geçtiği halde en küçük detayına kadar anlatıyor. Çocuğun ifadesinde  yönlendirildiği açık. Olayın detayının bu kadar net hatırlanmış olunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu iddia etmiş isem de müvekkilimin tahliyesini temin edemedim.  

Bir dosyamda da 75 yaşındaki genç, dinamik ve delikanlı (!) müvekkilimi tahliye edebilmek için bayağı bir uğraşmıştım. Müvekkilimin yakınlarından para koparamayacağını anlayan mağdurlar olayın detayı sorgulandığında birbirleriyle çelişik ifade verdiklerinden maddi hakikat ortaya çıkmış ve müvekkilim tahliye olmuştu.

Devlet tarafından okul çağından başlanılacak psikolojik terapilerle suç oranlarının düşeceği kanaatindeyim. Ancak gerçek suçluların ortaya çıkarılmasında yargısal makamlara büyük görev düşüyor. Failin hukuksal lince uğramaması açısından suç niteliğinin tespitinde  hassas davranmak gerekiyor. 

Site Haritası