17 Temmuz 2015 Cuma

Arnavutluk Gezisi

3 milyon nüfusu olan bu küçük Balkan ülkesi 7 milyarlık Dünya'da sayısal olarak bir şey ifade etmiyor ise de hem kökleri bu ülkeye dayanan hem de o topraklarda doğan biri ile evlenen biri olarak benim için ayrı bir anlam ifade etmektedir. 

Anne sülalem 1912 yılındaki Balkan Savaşı sonrasında Arnavutluktan Türkiye'ye göç etmişler. Sınırlı sayıda akrabaları orada kalmış ancak aradan geçen 100 yıllık süreçte kalan akrabaları ile irtibatları kopmuş. 

Komünizmin en koyu uygulandığı Enver Hoca döneminde ülke sınırları 40 seneden fazla bir süre yurt dışına kapanmış. Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra Arnavutluk'tan akraba bildiğimiz birileri Türkiye'ye geldi ancak daha sonra onlarla da irtibat kurulamadı. İşin açıkçası sınırlı kaynaklar sebebiyle Albania kelimesi dışında Arnavut hakkında fazla bilgi sahibi olamadım. 

Kültürünü ve dilini öğrenmek istediğim Arnavutluk ülkesi eşimin Arnavut göçmeni olmasıyla yeniden hayatıma girdi. Bu giriş bu sefer daha derinlemesine oldu. Bir yılı aşan evliliğimde temel ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar Arnavutça öğrenmiş olmanın rahatlığı ile eşimin kuzeninin düğününe katılmak için 10 Temmuz'da Arnavutluk'a gittik. 

Genel olarak bahsetmek gerekirse beklentilerimin üzerinde bir AVRUPA ülkesi ile karşılaştım. Ekonomik olarak bizden kötü durumdalar ama mutlular, Avrupa'da vizesiz dolaşıyorlar. Ülke dışında yaşayandan gelen destek aile ekonomilerinin düzelmesinde önemli rol oynuyor. Emekli maaşları 170 dolarken asgari ücret 250 dolar civarında bulunuyor. Yaklaşık yarım Euro'ya denk gelen 50 Lek ile kahve içebiliyorsunuz. 100 Lek ile tıka basa olmasa da karnınızı doyurabiliyorsunuz. 1 Euro 140 Lek, 1 Dolar 130 Lek civarında. 

Başkent Tiran (Tirana, Tirane, Tirona) bir milyona yaklaşan nüfusu ile yükselmekte olan bir değer. Ülkenin neredeyse ortasında yer alıyor. Şehrin kuzey batısındaki Nene Tereza Havaalanı uluslararası uçuşlara açık. Şehir içi ulaşımda otobüsler ve taksi kullanılıyor. Turizm'de söz sahibi olmak için çaba gösteriyor. İskender Bey meydanı ülkenin simgesi olan İskender Bey'in haşmetli heykelini barındırıyorken aynı zamanda bakanlıklara ve devlet dairelerine ev sahipliği yapıyor. Zamanımız kısıtlı olduğu için meydana cephesi olan Milli Tarih Müzesi'ni (Muzeu Historik Kombëtar) gezemedik. 

Arnavutluk Avrupa Birliği ile müzakere aşamasında. Eşimin avukat olan kuzenlerimden öğrendiğim kadarıyla Türkiye'ye dönüş saatlerinde kabul edilen kanunlarda dahil olmak üzere AB uyum süreci ile bağlantılı pek çok yasal değişiklik yapmış olan 140 milletvekili olan bir meclisleri var. Müzakerelerde bayağı ilerlemiş durumda bulunuyorlar.

10 Temmuz Cuma günü uçaktan iner inmez havaalanıdaki turizm ofisinden Tiran şehir haritasını temin ettim. Düğün evine tebriğe gittik. Eşyalarımızı misafiri olacağımız teyzemizin evine bıraktıktan sonra kayın pederim ile yaklaşık 5 kilometrelik bir şehir turuna çıktım. Her seyahatimde olduğu gibi bol bol fotoğraf çektim. 
11 Temmuz Cumartesi günü Eteklerinde Tiran şehrinin bulunduğu şehrin doğu yakasındaki Dajt Dağına 15 dakikalık bir teleferik yolculuğu ile tırmandık. 1600 metre yükseklikten tüm şehre hakim olan bu doğal balkonda eşsiz manzarayı seyrettik ve serinledik.

12 Temmuz Pazar sabahı erkenden kız evine gelin almaya gittik. Yaklaşık 150 davetlinin katıldığı düğünümüz Durres yolu üzerinde bir otelde saat 12.00 civarında başladı. Türkiye'deki düğünlerden farklı olarak gelinin ailesinden 20-30 kişilik bir grup saat 15.00 gibi düğüne iştirak ederek yemeklerini yiyip geleneksel halay olan Valle sonrasında biraz oturup düğünden ayrıldılar. Yorucu düğün 18.00 civarında sona erdi. Düğün sonrasında istirahate çekildik. İtiraf etmek gerekirse düğünde bol bol eğlendim. 

13 Temmuz Pazartesi sabahı eşimin amcası bizi tarihi Osmanlı şehri Berat'a götürmek üzere Tiran'a geldi. Önce eşimin, Durres'te oturan büyük halasına uğradık. Öğlen yemeğini yedikten sonra Fier 'in bir köyünde ikamet eden diğer halamıza uğradık. Akşama doğru eşimin amcasının Berat'taki evine geçtik. Yemek sonrasındaki kısa bir yürüyüş ve bir moladan sonra istirahate çekildik. 

14 Temmuz Salı günü Berat'tan yola çıkarak kayınpederimin köyü olan Mbrakull ile kayınvalidemin köylerini ve akrabalarını ziyaret ettik. Yorucu bir günün akşamında Berat kalesine çıktık. Yükseklik korkum sebebiyle manzarayı doyasıya izleyemesem de kale çevresini bol bol fotoğrafladım. Akşam yemeği sonrasında istirahate çekildik. 

15 Temmuz Çarşamba günü kale içindeki tarihi kiliseyi ve kalenin eteklerindeki Berat Etnoğrafya müzesini gezdik. Saat 14.00 civarında Tiran'a gitmek üzere yola çıktık. 

16 Temmuz Perşembe günü geri dönüş hazırlıklarını tamamladıktan sonra kısa bir şehir turu ve kahve molası sonrasında Türkiye'ye dönmek üzere havaalanına hareket ettik. 

Hem turistik bir gezi hem de düğün törenine iştirak ettiğim bu seyahat köklerinin yaşadığı toprakları keşfetmiş olmanın anlatılmaz mutluluğu ile birleşti. Kısıtlı bir süre içerisinde hem kültürel öneme sahip olan yeni yerleri keşfettim hem de eşimin akrabaları ile kaynaşma fırsatı buldum. Ayrıca harita koleksiyonuma  Tiran ve Arnavutluk haritalarını eklemiş oldum. Eve dönüş sonrasında nispeten daha serin olan Türkiye'de yaşadığım için bir kez daha şükrettim.