20 Ocak 2013 Pazar

Ceza Hukukunda Zamanaşımının Toplumsal Barışa Etkisi

Zamanaşımı konusu gerek özel hukukta gerekse ceza hukukunda büyük tartışmalara sebep olmuştur. Özel hukuktaki zamanaşımı meselesi maddiyata ilişkin olduğundan meydana çıkan zararın tazmin edilip edilememesi yönünde dava açılmış olması kaydıyla sorun teşkil etmemektedir.
Ceza Hukukunda süreç farklı işler. Dava zamanaşımı suçun işlendiği tarihten belli bir zaman geçmesi durumunda, sanık hakkında kovuşturma işlemlerine devam edilmesine engel olur. Suça göre değişiklik gösterir. Ceza Hukuku açısından bir diğer kavram da ceza zamanaşımıdır. Ceza zamanaşımı, hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunan kişinin belirli bir sürenin sonrasında almış olduğu hapis cezasını çekmesini engeller. 

Teknik takip, kamera kayıtları ve cep telefonu gibi teknik vasıtalar suçun ve suçlunun ortaya çıkmasındaki araştırmanın çabuklaştırılmasına vesile olduğu için dava zamanaşamı problemi kısmende olsa suç mağdurlarının daha az adalet kaygısı ile karşılaşmalarını temin etmiştir. Artık davalar daha az dava zamanaşımına uğruyor. Davalarda tebligat sürecinin hızlandırılması, yakalama müessesesinin çoğu zaman savunma alındıktan sonra serbest bırakılma sonucuna bağlanması ceza davalarının daha çabuk sonucu bağlanmasını sağlamıştır.  

Ceza zamanaşımı mevzuunda devlet kendisine düşen görevi yerine getirmiş, suç ve suçluyu ortaya çıkarmış, yargılama bitirmiş, suçun failinin cezalandırılmasına karar verildikten sonra dosya Yargıtay Ceza Dairelerinin onayından geçmiştir. Dava ceza vermekle bitmiyor birde verilen cezanın infaz edilmesi lazım. Görev yine devlete düşüyor. Devlet, yargı organı vasıtası ile vermiş olduğu cezayı infaz edecek. Hakkında kesinleşmiş hapis cezası verilmiş olan kişiyi yakalayacak. Yargının ceza vermekle görevini tamamlanış oluyor. Yürütmenin bence en önemli organı olan kolluk (polis/jandarma) cezanın infazı için mahkumu yakalaması gerekiyor. Yoksa verilen karar bir kağıt parçasına dönüşüyor. 

Neden ceza dava zamanaşımı? Devlet vatandaşını yakalayamamakta kusurlu olmayabilir ama her zaman gerekli özeni göstermiş midir?  

Bu sorunun cevabı sübjektiftir. 

Kamu vicdanın ağır bir şekilde zedelendiği bazı davalarda kolluk suç ve suçlunun ortaya çıkması için inanılmaz özen gösterir, evrakı adliyeye sevk eder, yargı süratle karar verir, karar onanır, yakalama kararı çıkar ve sanık yakalanarak derhal cezaevine konur. Peki her dosya bu süreç işletiliyor mu? 

Özellikle devletin taraf olduğu davalarda bu sürecin hızlı işlediğini görüyoruz. Ancak devletin taraf olmadığı gerçek kişiler arasında ceza davaların işlediğini her zaman göremiyoruz. Adam öldürme suçlarında mahkumun elini kolunu sallayarak sokakta dolaşıp maktulün yakınları ile karşı karşıya kaldığında kamu vicdanı ağır olarak zedeleniyor. Kaçak statüsündeki kişiye karşı eylem gerçekleştiği zaman kişilerin adaleti ön plana çıkarsa kamu düzeni bozuluyor. 

Siyasi cinayetlerdeki ceza zamanaşımına ilişkin karşılaşılan örnekler ile sık sık karşılaşıyoruz. Çoğunluğu sosyo-kültürel sebeplerden kaynaklı terör odaklı bu saldırılarda ülkemiz sayısız evladını kaybetti.  Yetişmesi yıllar alan vatan evladı canında oluyor, birileri yargılanıyor, ceza alıyor, karar kesinleşiyor ama bu kişiler yakalanamıyor. Normal bir adam öldürme olayında kamusal düzen bozulmakla beraber ölüm olayı akraba, komşu gibi sınırlı sayıdaki insanı etkiliyor. Siyasi cinayetlerde ise toplamsal barış etkileniyor, toplumsal infial yaşanıyor, failler bir şekilde tutuksuz yargılanıp firar etmişler ise kesinleşen mahkumiyet kararından sonra bulunamıyorlar. Toplum psikolojisi bozuluyor. Kamusal niteliği ağır basan siyasi cinayetler ile terör olaylarında görece ayrımcılıkla sanıklar hakkında daha uzun bir zamanaşımının belirlenmesi gerektiği kanaatindeyim. 

Site Haritası