27 Ocak 2013 Pazar

Yol Kağıdı

Yolun kağıdı mı olur? Yurt dışındaki durumu bilmiyorum ama yol kağıdı denen belge olmadan servisler, taksiler, minibüsler taşımacılık hizmeti veremiyorlar. 
Geçen hafta içinde bir yakınımızın minibüsüne yol kağıdı almak için Edirnekapı Büyükşehir Belediyesi Toplu Taşıma Hizmetleri Müdürlüğüne gittik. Sıra makinesinden numaramızı aldıktan sonra beklemeye başladık.
Bekleme süreci uzayınca diğer şoförlerle sohbete başladık. Araban mı var derdin mi var. Gelen şoförlerin çoğunu şirket bünyesinde maaşlı çalışan oluşturuyordu. Sohbet ilerledikçe şoförlerin dertlerin ne kadar çok olduğunu anlamaya başladım. 
Taşımacılık hizmetin kontrol ve kayıt altına alınabilmesi için yol kağıdının gerekliliği konusunda şüphemiz yok. Ancak devletimizin diğer birimlerindeki bürokrasi hantallığı Belediye'de de karşımıza çıkıyor. 
Yol kağıdı almayan araç sahipleri ile yol kağıdı olmadan araç kullananlara ayrı ayrı olmak üzere yaklaşık 2.bin TL'ye yakın ceza kesiliyor. Yaptırım para ile cezası ile kalmıyor araç trafikten men ediliyor. Aracın yeniden trafiğe çıkabilmesi için sarf edilen masraflar da düşünüldüğünde dertler kat kat artıyor. Ekmeğini direksiyon sallayarak kazanan şoför esnafının en büyük derdi aracının bağlanması sonrasında ekmeğinden olmuş olması. Peki neler yapılabilir? 
Kamu hizmetinin e-devlet uygulamalarıyla birbirine entegre olduğunu hatırlatmakta fayda var. Belediyenin de bu zincire katılması gerekiyor. 
Veri tabanı oluşturularak yol kağıdı almak için gereken belgeler kayıt altına alınabilir. 
Belediye görevlileri şoförden araç şirkete ait ise ticaret odasından faaliyet belgesi, aracın ruhsatını, şoförün sabıka kaydı, şoförün trafikteki sicilini gösterir belgeyi istiyor.
Belgelerin geçerliliği bilgisayar ortamından denetlenebilir. 
Yol kağıdının bitmesine yakın şoföre ve araç sahibinin cep telefonuna bilgi mesajı gönderilerek yol kağıdı alınması için gereken harçları ödemesi banka/PTT hesap numarası da bildirilmek suretiyle hatırlatılabilir. Ödemenin sisteme düşmesine müteakip Belediye yetkilileri evrakları ilgili kurumlardan sanal ortamda isteyerek varsa eksikliklerin giderilmesi için yine SMS yolu ile ilgililere hatırlatma yapılabilir. 
Her ne kadar sıra numarası ile yığılmaların önüne geçilmeye çalışıyor ise de anormal derecedeki yığılmaların engellenemediğini gördüm. Evrak için sıra beklerken yapılan git gel yol masrafları sıra beklerken harcanan zaman, sıra bekleyen araçların trafikte yarattıkları yoğunlukta mevcut sistemin değişmesi için birşeyler yapılması gerektiğinin göstergesi.
Tüm şoför esnafının yolu açık olsun. Kazasız belasız günler dileğiyle.

Site Haritası













20 Ocak 2013 Pazar

Ceza Hukukunda Zamanaşımının Toplumsal Barışa Etkisi

Zamanaşımı konusu gerek özel hukukta gerekse ceza hukukunda büyük tartışmalara sebep olmuştur. Özel hukuktaki zamanaşımı meselesi maddiyata ilişkin olduğundan meydana çıkan zararın tazmin edilip edilememesi yönünde dava açılmış olması kaydıyla sorun teşkil etmemektedir.
Ceza Hukukunda süreç farklı işler. Dava zamanaşımı suçun işlendiği tarihten belli bir zaman geçmesi durumunda, sanık hakkında kovuşturma işlemlerine devam edilmesine engel olur. Suça göre değişiklik gösterir. Ceza Hukuku açısından bir diğer kavram da ceza zamanaşımıdır. Ceza zamanaşımı, hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunan kişinin belirli bir sürenin sonrasında almış olduğu hapis cezasını çekmesini engeller. 

Teknik takip, kamera kayıtları ve cep telefonu gibi teknik vasıtalar suçun ve suçlunun ortaya çıkmasındaki araştırmanın çabuklaştırılmasına vesile olduğu için dava zamanaşamı problemi kısmende olsa suç mağdurlarının daha az adalet kaygısı ile karşılaşmalarını temin etmiştir. Artık davalar daha az dava zamanaşımına uğruyor. Davalarda tebligat sürecinin hızlandırılması, yakalama müessesesinin çoğu zaman savunma alındıktan sonra serbest bırakılma sonucuna bağlanması ceza davalarının daha çabuk sonucu bağlanmasını sağlamıştır.  

Ceza zamanaşımı mevzuunda devlet kendisine düşen görevi yerine getirmiş, suç ve suçluyu ortaya çıkarmış, yargılama bitirmiş, suçun failinin cezalandırılmasına karar verildikten sonra dosya Yargıtay Ceza Dairelerinin onayından geçmiştir. Dava ceza vermekle bitmiyor birde verilen cezanın infaz edilmesi lazım. Görev yine devlete düşüyor. Devlet, yargı organı vasıtası ile vermiş olduğu cezayı infaz edecek. Hakkında kesinleşmiş hapis cezası verilmiş olan kişiyi yakalayacak. Yargının ceza vermekle görevini tamamlanış oluyor. Yürütmenin bence en önemli organı olan kolluk (polis/jandarma) cezanın infazı için mahkumu yakalaması gerekiyor. Yoksa verilen karar bir kağıt parçasına dönüşüyor. 

Neden ceza dava zamanaşımı? Devlet vatandaşını yakalayamamakta kusurlu olmayabilir ama her zaman gerekli özeni göstermiş midir?  

Bu sorunun cevabı sübjektiftir. 

Kamu vicdanın ağır bir şekilde zedelendiği bazı davalarda kolluk suç ve suçlunun ortaya çıkması için inanılmaz özen gösterir, evrakı adliyeye sevk eder, yargı süratle karar verir, karar onanır, yakalama kararı çıkar ve sanık yakalanarak derhal cezaevine konur. Peki her dosya bu süreç işletiliyor mu? 

Özellikle devletin taraf olduğu davalarda bu sürecin hızlı işlediğini görüyoruz. Ancak devletin taraf olmadığı gerçek kişiler arasında ceza davaların işlediğini her zaman göremiyoruz. Adam öldürme suçlarında mahkumun elini kolunu sallayarak sokakta dolaşıp maktulün yakınları ile karşı karşıya kaldığında kamu vicdanı ağır olarak zedeleniyor. Kaçak statüsündeki kişiye karşı eylem gerçekleştiği zaman kişilerin adaleti ön plana çıkarsa kamu düzeni bozuluyor. 

Siyasi cinayetlerdeki ceza zamanaşımına ilişkin karşılaşılan örnekler ile sık sık karşılaşıyoruz. Çoğunluğu sosyo-kültürel sebeplerden kaynaklı terör odaklı bu saldırılarda ülkemiz sayısız evladını kaybetti.  Yetişmesi yıllar alan vatan evladı canında oluyor, birileri yargılanıyor, ceza alıyor, karar kesinleşiyor ama bu kişiler yakalanamıyor. Normal bir adam öldürme olayında kamusal düzen bozulmakla beraber ölüm olayı akraba, komşu gibi sınırlı sayıdaki insanı etkiliyor. Siyasi cinayetlerde ise toplamsal barış etkileniyor, toplumsal infial yaşanıyor, failler bir şekilde tutuksuz yargılanıp firar etmişler ise kesinleşen mahkumiyet kararından sonra bulunamıyorlar. Toplum psikolojisi bozuluyor. Kamusal niteliği ağır basan siyasi cinayetler ile terör olaylarında görece ayrımcılıkla sanıklar hakkında daha uzun bir zamanaşımının belirlenmesi gerektiği kanaatindeyim. 

Site Haritası








19 Ocak 2013 Cumartesi

Elektronik Tebligat Yönetmeliği

Tebligat Kanunu'nda elektronik tebligata ilişkin değişiklikler ile elektronik tebligatın yürürlüğe girmesinin ardından bugünkü (19.01.2013) Resmi Gazete'de yayımlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliği ile elektronik tebligata ilişkin usul ve esaslar belirlenmiş oluyor. 
Elektronik tebligat, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 7/A maddesinde düzenlenmiş olduğu için yönetmeliğin dayanağını da bu tebligat oluşturuyor. 
Elektronik tebligat, elektronik ortamda yapılıyor. 
Elektronik tebligat, elektronik tebligata elverişli adrese yapılabiliyor. 
Elektronik tebligatın elektronik ortamda imzalanarak tebliğ edilecek evraklı birlikte onaylanmasın gerekiyor. 
Elektronik tebligat işlem sertifikası ile birlikte kullanılıyor, kayıt altına alınıyor, kayıtlar veri tabanında muhafaza ediliyor. 
Dijital verilerin güvenliği, korunması, verilerin kurumlar arasından uyumlu olarak kullanılabilirliği, hizmet kalitesi ve uluslararası standardizasyon yönetmeliğin uygulanmasında göz önüne alınacak ilkeleri oluşturuyor.
Elektronik tebligat çıkarabilecek mercilerin önce elektronik tebligat adresi almaları gerekiyor. Adres PTT'den alınıyor. Elektronik tebligatı hangi personelin kullanabileceği de kurum PTT'ye başvururken bildiriliyor. Örneğin icra dairesindeki tebligat adresini hangi icra müdürlüğü çalışanının kullanabileceği icra müdürlüğü tarafından PTT'ye bildiriliyor.
Yine icra dairesi örneğinden devam edersek icra dairesinin tek bir adresi olacak. 
Tebligatın muhatap elektronik posta hesabı edinecek. Örneğin sık tebligat alan avukatlar elektronik posta hesabını kurumlara ileteceğiz, kurumlarda bize elektronik posta hesabı verecekler ama elektronik imza sahibi olmak şartıyla. 
Elektronik tebligat almak isteyen gerçek kişilerin muvafakatları  MERNİS ortamından sorgulanmak kaydıyla kendilerine elektronik tebligat gönderilebiliyor. Başta avukatlar olmak üzere yoğun tebligat trafiğine sahip olan devlet kurumları ile bankaların gönüllü olacaklarını tahmin ediyorum. Bu vesile ile kurumlar arasındaki yazışmaların elektronik ortama aktarılması ile tebligat sürecinden kaynaklanan gecikmeler büyük ölçüde azalmış olacak. 
Anonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik tebligat yapılması zorunludur. Bu şirketler resmi tebligat adreslerini bildirmeleri gerekiyor. Özellikle sık adres değiştiren veya tebligat yapılacak muhatap bulunamayan dosyalarda tebligat yapma sıkıntısı kaybolmuş oluyor. Şayet bu şirketlere tebligat teknik sebeplerle yapılmazsa bu kişilere normal usullerle tebligat yapılır şayet yine tebligat yapılmaz ise elektronik tebligatın yapılacağına dair   meşruhat ile kişilere elektronik tebligat yapılır. Yine ortak şart bu şirkete gönderilen tebligatın şirket tarafından elektronik posta adresine gönderilmesi gerekiyor. 
Fiziki tebligat gönderildiğinde en büyük problem tebligatın yapıldığı tarih idi. Bu tarihteki kayıtlarda ihtilaf yaşanması halinde PTT kayıtları esas alınıyordu. Artık tebligatın elektronik posta kutusuna ulaştığına dair ayrı bir kayıt olacağı için bu kayıt tarihi tebligatın ulaştığı tarih olacak.  Bu kayıta zaman damgası deniyor. 
Elektronik yolla tebligat,  muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. 
Elektronik tebligata ilişkin kayıtların saklanması 30 yıl ile sınırlandırılmış. Tebligata ilişkin hususlarda ihtilaf olması halinde hizmet sağlayıcı delil kayıtlarını ibraz etmek zorundadır. 
Alternatif elektronik posta adresi bildirilmişse bu adrese, telefon numarası bildirmişse SMS yoluyla bu telefona bilgilendirme mesajı gönderilir.
Muhatabın elektronik tebligat alma hizmetinin kullanıma kapatılması da PTT'ye yazılı olarak bildirilir. Zaman damgası ile e-posta hesabı tebligat almaya kapatılır. Bu tarihten sonra bu e-posta adresine elektronik tebligat gönderilemez. Elektronik tebligat adresi bildirmek zorunda olanlar e-posta adreslerini farklı hizmet sağlayıcılardan alabilirler ama muhakkak bir e-posta adresi bildirmek zorundadırlar.
PTT ana elektronik posta adresi sağlayıcısı olacak. Tebligat e-posta kutusu içinde 2 ay saklanır. PTT e-devlet şifresi gibi bu hizmet karşılığında belirli bir ücret alır. 
Yargı hızı tebligatın hızı ile doğru orantılı artıyor. Yargı mercileri ne kadar hızlı sonucu ulaşmak isteseler de tebligata ilişkin sorunlar yaşandığı sürece sorun yaşıyorlar. 
Elektronik tebligatın süreci hızlandıracağını umuyorum. 

Site Haritası









11 Ocak 2013 Cuma

Hukuk Fakültesi Öğrencisine Tavsiyeler

Lise öğrenimi ile birlikte sonra yorucu üniversiteye hazırlık maratonunu başarı ile atlattıktan sonra hukuk fakültesini kazanmanın mutluluğunu yaşıyorsunuz. 

Fakültenin ilk yılını gerek derslerin kısmen kolaylığı gerekse ilk yıl rehaveti ile kör topal tamamlıyoruz. 
2. sınıfta Borçlar Genel, Ceza Genel ve İdare Hukuku dersleri insan törpüsünün ilk üçlemesine şahit oluyoruz. Şahsen ben üç baba hasan derdim. 
3. sınıfta kazasız belasız ulaşmışsak 2. sınıflardaki üçlemenin özel ve usul hukuku versiyonları ile ticaret hukuku, eşya hukuku, maliye ve vergi hukuku dersleri ile yüz göz oluyoruz. 
4.sınıfta sona yaklaşmanın mutluluğu içinde son kez tornaya giriyoruz. Ceza Usul Hukuk, Miras Hukuku, İcra ve İflas Hukuku, Devletler Özel Hukuku derslerini vererek okulu bitiriyoruz. 

Hukuk bir disiplindir. Hukuk kurallarının yere ve zamana göre değişkenlik arz etmesi hukuku bilim olmaktan çıkarıyor.

Hukuk öğrencisi çok çalışacak, analitik düşünmeyi öğrenecek, matematik zekasına sahip olacak, olayları farklı açılardan değerlendirmeyi bilebilecek, gerektiğinde olasılıklar üzerine plan yapabilecek, öğrenmiş olduğu bilginin teorisini çok iyi bilecek ki ileride pratikle karşılaştığında teorinin ne olduğunu öğrenmekle zaman kaybetmeyecek. 

Teori ne kadar iyi bilinse de pratiğe geçirilmemesi halinde her hangi bir önem arz etmiyor. Ders kitaplarının içindekiler bölümü ile kavramlar endeksi bölümleri kitabın ilk incelediğim kısımlarıydı. Kitabın tüm bölümlerine özel olarak hakim olmadan geneline hakim olmak bir maymuncuk gibidir. Özellikle kavramlar endeksindeki alt bölümlemeler hangi kavramların ne kadar önemli olduğunun tespiti açısından önem arz etmektedir. 

Benim jenerasyonum temel kanunlardaki değişikliklere şahit olsa da aslında hukukun genel müesseselerinin fazla değişmediğini düşünüyorum. Ayrıntılar önemli olmakla beraber uygulayıcılar olarak önümüzdeki davaya göre ayrıntılara hakim olabiliyoruz. Onun için teorik bilgiyi edinirken müesseselerin geneline sağlam bir şekilde bir daha unutmayacak şekilde hakim olmalı, müessesenin detayının tümüne hakim olmaya kendimizi fazla zorlamamalıyız. Detaylar kanunlarla değişebildiği gibi hakimin takdir hakkı ile de şekil alabiliyor. Kitaptaki detaylara sınıfı geçebilecek kadar hakim olmak yeterlidir. 

Fakülte hayatında yeterince önem verilmemekle beraber yüksek mahkeme kararlarının varlığından zaman buldukça haberdar olmakta fayda var. Pratik çalışma derslerinin sayısı genelde haftada bir saat ile sınırlı olduğundan güncel içtihat bilgisine de sahip olamıyoruz. Hakim ve Cumhuriyet Savcıları meslekleri gereği fazla sayıda dosya ile karşı karşıya kaldıkları için yüksek mahkeme kararlarına daha fazla hakimler. Yakın zamana kadar terfi sisteminin yüksek mahkemelerin kararlarına uygun karar verilmesi zorunluluğuna dayandırılmış olması, hakimleri olması gereken hukuktan çok yüksek mahkeme kararlarına uygunluğun kararda etkili olmasına sebebiyet veriyordu. Hakim ve savcıların terfi sistemlerinde yüksek mahkemeden geçen dosya sayısının etkili olması sisteminde vazgeçilmesi hakimlerin ideal hukuku oluşmak için takdir hakkına biraz daha fazla yer vermelerini sağlamaya başladı. Genel kabuller takdir hakkını olumsuz etkiliyor ama yeni nesil hakimlerin kalıpları kırmaya başladıkları kanaatindeyim.

Mezunlarının %90'ının avukat olduğu geriye kalanının hakim, savcı ve diğer memuriyetlerde görev almaları küçük bir azınlığın uygulamadan uzak hukukçular olmasına sebep olacak. Bu yüzden pratiğe hakim olmak ileride karşılaşılacak davanın sonucunu öngörmede önem arz ediyor. 

Fakültenin büyük çoğunluğu avukat olacak. Avukatlar hayat gailesi içinde iş yapmaktan ya da yaptırmaktan çok iş potansiyellerini arttırmakla zaman kaybettiklerinden içtihata minimum ölçüde hakim olduklarını belirtmiştik. Mesleki kariyerlerinde ilerledikçe belirli bir uzmanlığa sahip oluyorlar ama bunun için çoğu zaman yılları vermiş olmak gerekiyor. Kısaca uzman olunan konuya uygulayacak zamanları kalmıyor. 

Memuriyetten farklı olarak avukatlık ömür boyu yapılabilen bir meslek olduğu için belirli mesleki ve ekonomik yeterliliğe ulaştıktan sonra dava seçme şansına sahip olunuyor. 

Özetle hukukçu güçlü teorik bilgiye sahip olacak, pratik bilgilerini zaman yettiği ölçüde ilerletecek, mevzuat ve içtihat bilgilerini güncelleyecek, en az bir mevzuat ve içtihat programına sahip olacak ve bu programları etkin kullanabilecek kadar teknolojiye hakim olacak. Hayatın kalanında başarı elde etmek için çok çalışmak yanında sabırlı olmak gerektiğini tekrarlamakta fayda var.  






Boşanma Davaları

Boşanma, Türk Medeni Kanunu'nun 161.-184. kanunlarında düzenlenmiş bir Aile Hukuku müessesesidir.
Boşanma evliliği sona erdiren sebeplerden biri olup boşanmanın gerçekleşmesi hakim kararına bağlıdır. Boşanma davalarına aile mahkemeleri bakar.

Boşanma davaları anlaşmalı veya çekişmelidir. 

Anlaşmalı Boşanma Davaları
Eşlerin her ikisinin birden evliliğin sona ermesi yönündeki kararlar vermeleri neticesinde taraflardan birinin dava açtığı, diğer davalı eşin ise davayı kabul ettiği, tarafların boşanmanın sonuçlarına dair hazırladıkları protokolün dava sonucunda verilecek kararın eki niteliğinde olduğu boşanma türüdür. Çekişmeli boşanma dava türlerinin aksine hakim yasal şartların varlığı halinde boşanmaya karar vermek zorundadır. Anlaşmalı boşanma davasını açabilmek için en az 1 yıl evli kalmış olmak gerekmektedir.  

Çekişmeli Boşanma Davaları
Çekişmeli boşanma davaları; taraflardan birinin boşanmayı istemediği veya boşanmaya istemekle beraber kendisini kusurlu olmadığını ispatlamaya çalıştığı boşanma davası sebebidir.
Çekişmeli boşanma bir veya birden fazla sebepten kaynaklanabilir;
  • Zina: Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Zina yapan eşini affeden tarafın dava hakkı yoktur.                     ( TMK m. 161)
  • Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışEşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.( TMK m.162 )
  • Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmeEşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.             ( TMK m.163 )
  • TerkEşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise;  terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.                                    Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz. ( TMK m. 164 )
  • Akıl hastalığı:Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. ( TMK m. 165)
  • Evlilik birliğinin temelden sarsılmasıEvlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.
Boşanma Davası Nerede Açılır?
Bir davanın hangi yer mahkemesinde açılacağını belirleyen kurallara yetki denir. Boşanma davalarında yetkili mahkeme; eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Nafaka, Tazminat, Mal Rejimi, Velayet

Boşanma davasında taraflar birbirlerinden nafaka veya tazminat isteyebilirler. Boşanma halinde eşlerin tabi oldukları mal rejimine göre malları tasfiye edilir. Eşlerin evliliklerinden müşterek çocukları varsa bu çocukların velayetinin hangi eşe verileceği konusunda hakim karar verir.



Şüphesiz evlilikler boşanma için kurulmuyor. Evlilik tarafların hür ve özgür iradeleri ile kurulurken boşanmanın hakim kararına bağlanması kamu düzeni, kamu yararı gibi sebeplerden kaynaklanıyor. 







8 Ocak 2013 Salı

KDV Artışının Gayrimenkul Sektörüne Etkisi

1 Ocak 2013 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile KDV oranlarında değişiklik oldu. 
Önceden net alanı 150m²'den daha az olan konutlardan büyüklüğüne ve yapı sınıfına bakılmaksızın %1 oranın da KDV alınıyordu. Artık istisnalar hariç %18 KDV oranı uygulanacak. 

KDV oranlarındaki değişiklikler hangi yapılara uygulanacak?
Yapı ruhsatı 1.1.2013'den itibaren alınan konut inşaatı projeleri ihalesi bu tarihten sonra yapılacak kamu konut projelerinde konut teslimlerine uygulanacak. Bu tarihten önce başlayan projeler artıştan etkilenmeyecek. Hal böyle olunca bu konutların satışı hızlanacak. 

KDV oranı nasıl tespit edilecek? 
Emlak Vergisi Kanunu 29. maddesine istinaden tespit edilen arsa birim m² vergi değerine bakılacak; 
Arsa birim metrekare vergi değeri 500 TL altında olan yerlerden %1 KDV uygulanacak. 
Arsa birim metrekare vergi değeri 500-1000 TL arasında olan yerlerde %8 KDV oranı uygulanacak,
Arsa birim metrekare vergi değeri 1000-1500 TL arasında olan yerlerde %18 KDV oranı uygulanacak.

Kentsel Dönüşüme giren konutlardan rezerv yapı alanı ve riskli alanlarda bulunan konutlar ile lüks ve birinci sınıf inşaat grubuna girmeyen konutlar kapsam dışında tutuluyor. 

Satılmayı bekleyen 800.bin olduğu söyleniyor.

Başta İstanbul olmak üzere yeni konut projeleri KDV artışından olumsuz etkilenecek. İnşaat firmaları yeni konut projelerini yaklaşık yüzde 20 fiyat farkı ile satacak. Tanınmış yabancı inşaat firmalarından birinin İstanbul'da proje fiyat listesini incelediğimde küçük puntolu altyazıda  KDV alıcıya aittir yazıyordu. Konum, lüks projesi ve 1.sınıf inşaatı ile rakiplerine fark atan bu projenin KDV hariç fiyatı bile dudak uçuklatırken yüzde 18 ilave edilen satış rakamları ile nasıl müşteri bulabileceğine şaşırıyorum.

Konut stoğu tükendiğinde ne olacak?
Stoktaki 800.bin konut öyle ya da böyle satılacak. KDV uygulaması 2. el satışları etkilemiyor. Hal böyle olunca 2. el konut satışları artacak. Yeni projeler KDV engeline takılacağı için daralmayı öngörmek için kahin olmaya gerek yok. 

TOKİ etkisi ile olumsuz yönde etkilenen inşaat sektörün KDV etkisi ile iyice etkileneceğinden kentsel dönüşüm projelerine ağırlık verecek. Şehirler şantiyeye dönecek. Ekonominin lider sektörlerinden olan inşaat sektöründeki yavaşlama ile bağlantılı olarak sektörel daralmanın ortadan kalkması için KDV oranlarında değişiklik yapılacağını zannediyorum. aliemredesat@gmail.com 




7 Ocak 2013 Pazartesi

Bir İcra Dairesi Hikayesi

Uzun bir aradan sonra bugün icra dairelerine işim düştü. Taşınmazları fi tarihte hazcedilen ama hacizleri kaldırılacak bir vatandaşın sorunlarını çözmek için icra daireleri arasında mekik dokudum. 

Gidilebilecek en kötü günlerden birinde icra dairelerinde gittim. İcra ve İflas Kanunu'ndaki değişikliklerin bir kısmı bugün devreye giriyormuş. Dairelere post makinesi bağlanıyordu. Borç tahsilatları kredi kartı ile de yapılabilecekmiş. Başka bir deyişle borç borç ile kapanacak. 

İcra dairelerinde para baştan sona hiçbir şekilde kullanılmayacak. İcra takibini başlatırken alınan harçlar bankaya yatırılacak. İcra takibi için yapılacak masraflar bankaya yatırılacak. Borçlu eskiden icra dairesine ödeme yapabiliyordu ama artık bankaya yapacak. 

Burada bahsedilen banka icra müdürlüğünün banka hesabı. Harçlar için alınan para tabi maliyenin banka hesabına yatırılacak.

Herşey mükemmel gitti, borç konusu para tahsil edildi, para icra dairesinin banka hesabına yattı. İcra Müdürü borçlunun ödemesini elden alacaklı veya alacaklı vekiline yapardı. Artık para alacaklı veya alacaklı vekilinin banka hesabına yapılacak. 

Uygulaman ilk günü olunca millet cümbür cemaat bankalara saldırmış. Kuyruklar uzamış durumdaydı. 40'a yakın icra dairesinin bulunduğu Çağlayan Adliyesi'nde banka kuyruk sorunun nasıl çözüleceği belirsiz. 

Bir gün için işimin düştüğü icra dairesinde işimi 5 saatin sonunda da olsa bitirmiş olmamın mutluluğu içinde Adliyeden ayrıldım. Allah icra dairesine düşürmesin.

5 Ocak 2013 Cumartesi

Ne Olacak Bu İnternetin Hali

90'lı yıllarda İnternet ismini ilk duyduğumda bilgisayar sahibi olmadığım gibi bilgisayar kullanmayı bilmiyordum bile.

Bilim ve teknolojik gelişmelerin doruk noktasına ulaştığı 20. yüzyılın en önemli keşfi nedir sorusuna çoğumuzun cevabı bilgisayar olacak.

2000 yılların başlaması ile birlikte bilgisayar İnternet dünyasına ulaşmak için ilk araç oldu. 2010 yılı itibariyle de bilgisayar dışında telefon ve tablet bilgisayarlar İnternet ulaşmanın alternatif yolu haline geldi. Hal böyle olunca 21. yüzyılın en önemli keşfi nedir sorusunun cevabını İnternet dersem sürpriz yapmış olmam herhalde.

Dünyanın önemli dergilerinden Newsweek 2013'den itibaren matbaalara veda etti. Birçok yayın organı gazete dergi basmadan sırf İnternet'ten yayınlanır hale geldi. 2020'ye kadar pek çok basın organının İnternet'ten yayınlanır hale geleceğini zannediyorum. 

Kitaplar için de aynı süreç işleyecek. Ancak geçiş basın kadar hızlı olamayacak. Basının reklam gelirleri haliyle İnternet ortamından gelmeye başladı. Kitaplar için böyle bir ek gelir yok. Telif hakları sorun teşkil ediyor. Google'daki kitaplar sayfası yayın organlarının tepkisine sebep oldu. Ama kurtuluş yok kitaplar eninde sonunda internete düşüyor. Telif hakkı sorunu olmayan eserlere Gutenberg Project gibi siteler vasıtasıyla İnternetten ulaşılabilir hale geliyor.  

Kitaplar dışında basılı materyaller artık ortadan kalkıyor arşivlerde dijital hale geliyor. Ansiklopedi, sözlük gibi kaynak eserlere artık internetten ulaşıyoruz. Sırf Wikipedia'da 05.01.2013 itibariyle 24 milyon madde var. İngilizce madde sayısı 4,1 milyon iken Türkçe makale sayısı 200.bin'i geçti. 

Özellik .pdf formatındaki yazılarda makale, tez gibi geniş kitleye hitap etmeyen yazıların görüntülenmesi için fark yaratıyor. 

Devlet kurumları kağıt kullanmamaya başladı. Aksaklıklara rağmen www.turkiye.gov.tr uygulaması tüm devlet kurumlarını birbirine entegre edecek. Örneğin eskiden bir araca haciz koymak için trafik tescil bürolarını yazı giderken şimdi haciz doğrudan polnetteki kayda icra müdürü tarafından konuluyor. Aynı sistem taşınmaz hacizlerinde de söz konusu olacak. Trafiğe kayıtlı araçlar noterler vasıtasıyla her yerden satılabiliyor. Yakında tapuya kayıtlı taşınmazlar da noterlerde gerçekleştirilecek satışlar ile Türkiye'nin her yerinde yapılabilecek. 

Logaritmik olarak gelişen İnternetin büyüme sürecine dair birkaç örnek: Netcraft.com'a göre yıllara göre İnternet Sitesi Sayısı
2012 - Aralık - 633 milyon
2011 - Aralık - 555 milyon
2010 - Aralık - 255 milyon 
2009 - Aralık - 233 milyon, İnternet site sayısında 2010'dan sonraki yıllardaki artış inanılmaz boyutlarda.

İnternet sitesinin mikro boyutlardaki örneğini oluşturan "blog" ların İnternetteki hakimiyeti artıyor. 155 milyon blogun yayında olduğu İnternet camiasında Tumblr 77 milyon ve Wordpress 56 milyon tane  blogu barındırıyor. Blog yayınından gelir elde eden blog sahipleri bir yani internet sitesinden çok ziyaretçiye sahip olan bloglarda mevcut.

Yazıya bilgisayarların ve İnternet'in büyüklüğü ile ilgili bir kaç örnek ile son vermek istiyorum. 
733 Mhz hızında işlemciye sahip ilk bilgisayarım 20 GB hafızaya sahipti. 2011 yılında ortalama sabit disk kapasitesi 500 GB'ı geçti. Terabayt boyutundaki sabit disklerin standart haline geldi bugünlerde. Artık Terabaytın üstlerinin isimlerini duymaya başlıyoruz. Sırasıyla 1024 ile çarpılarak ulaşılan bu birimler; petabayt, exabayt, zettabayt, yottabayt. Facebook'un 2012-Ağustos'ta 100 Petabayt fiziki diski kapasitesi vardı. 
2013'te mobil veri trafiğin günlük 2 exabayta ulaşacak. 
2011'den 2012'e İnternetteki verilerin toplamı bir yılda %48 artarak 2,7 zettabayta ulaştı.
Yottobayt veriyi şimdilik kıyaslayacak veri olmadı. 1 yottobayt veriyi muhafaza edebilmek için Chip dergisine göre 100 trilyon dolar sahibi olmak gerekiyor. Yottobayttan sonrası için brontobyte ondan sonrada  omegabayt geliyor. İnternet bu hızla ilerlerse şüphe yok ki omegabayta ne zaman ulaşacağımızı tartışmaya başlayacağız. 

Tutuklama Nedir?

Tutuklama bir ceza hukuku tedbiridir. Kanunda yazılı zorunlu hallerde Cumhuriyet Savcısı tutuklama talep eder. Genel bilinenin aksine tutuklama Cumhuriyet Savcısının değil hakimin kararına bağlıdır. 

Hazırlık soruşturması konulu yazımızda tutuklama kararından bahsetmiştik. Ancak tutuklama konusunda aliemredesat@gmail.com adresine gelen sorular tutuklama konusunda ayrı bir yazı yazmaya sebebiyet verdi. Yakınım tutuklandı ne yapılabilir sorusu cevabı en zor olan sorulardan.

Hazırlık soruşturmasının patronu konumundaki Cumhuriyet Savcısı suç oluşturduğu düşünülen eylemi soruştururken suçun şüphelisinin tutuklanmasını talep edebilir. Bu talep Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine yazı ile iletilir. Tutuklama talep yazısında şüphelinin hangi suçtan tutuklanması gerektiği ve tutuklamanın sebepleri yazılır. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi hakimi tutuklama kararı verilirse şüpheli Cezaevine, tutuklama talep edilen dosya da tutuklama talep eden Cumhuriyet Savcısı'na gönderilir. Tutuklamaya sevk edilen her şüpheli hakkında tutuklamaya karar verilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Hakim tutuklama talebini reddedebilir. O halde dosya yine hazırlık soruşturmasını sürdüren Cumhuriyet Savcısına gönderilir. Cumhuriyet Savcısının tutuklama talebinin reddine itiraz hakkı vardır. 

Tutuklama kararına karşı ne yapılabilir ? Tutuklama kararı Allah'ın kelamı değildir, değişebilir. 

Tutuklanan kişi veya tutuklananın müdafii (avukatı) tutuklama kararının kaldırılmasını tutuklama kararını veren Mahkemeden talep eder. Bu talep genelde reddedilir. Dosya red kararını veren Mahkeme tarafından itirazı inceleme yetkili üst mahkeme diyebileceğimiz Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderiliyordu. Ancak yapılan değişiklikle artık tutuklama kararının değerlendirilmesi sulh ceza hakimliklerine bıkarıldı. 

Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi tutuklama kararını itiraz sebebiyle kaldırabileceği gibi tutuklamaya itirazın reddine karar verebilir. 

Kanunlarımız genel olarak hakimlere tutuklama konusunda takdir hakkı tanımıştır. Ancak kanunda yazılı bazı hallerde hakim tutuklamaya kararı vermek durumundadır. Suçun vasfının nitelendirilmesi konusunda hakimlerimizin takdir hakkının kısıtlı olduğu kanaatindeyim. 

Savcılık Makamı ile Karar Makamı arasındaki uyum Ceza Hukuku açısından tereddüt oluşturur. Savcılığın her talebini kabul eden Hakim ile Hakimin kararına itiraz etmeyen veya diğer kanun yollarına gitmeyen Savcı da Ceza Hukuku'nun tarafları açısından telafisi mümkün olmayan hatalı hukuki nitelendirme sonuçlarına sebebiyet verir. 

Tutuklama itiraz 7 günlük itiraz süresine bağlıdır ama tutuklamanın kaldırılması her aşama da talep edilebilir. 

Hazırlık soruşturması bitip ceza davasının açılması ile Mahkeme intikal eden  dosyanın şüphelisi "sanık" sıfatını kazanır ve hazırlık soruşturması aşamasında tutuklanmış olan şüpheli, ceza davası aşamasında tutuklama halinin kaldırılması için tutuklamanın kaldırılmasını sanık sıfatı ile talep edebilir. 

Ceza davasının ilk aşaması olan iddianamenin değerlendirmesi aşamasına müteakip dosya hakkındaki genel işlemlere dair verilen ilk ara kararı olarak nitelendirebileceğimiz tensip kararı ile tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilebilir. İstisnalar kaideyi bozmamakla beraber Türk Ceza Mahkemeleri'nin % 99'u ilk celseye karar tutuklamanın kaldırılmasını tensip ile karar vermez, ilk celseye kadar bekler. 

Ceza kovuşturması aşamasında tutuklamanın kaldırılması talebi yargılamanın yapılacağı Mahkemenin kalemine verilecek dilekçe ile olur. Kovuşturma makamının vereceği karara karşı itiraz yine üst mahkemeye iletilmekle tahliye temin edilmeye çalışılır. Yine istisnalar kaideye bozmakla beraber Mahkemelerimiz istisnai durumlar hariç tutuklamanın kaldırılmasına dair talepleri reddederler. 

Hakimler şüphesiz kararlarında bağımsızdırlar. Ancak, gerek Mahkemelerdeki dosya sayısının fazlalığı gerekse kanunların elverişsizliği hakimlerin tahliye konusundaki talepleri gereği gibi incelemelerini engellemekte; tutuklamanın kaldırılması taleplerini reddetme, tutuklamaya itiraz yoluyla önlerine gelen dosyalarda  itirazı reddetme sonucuna sebebiyet verir.

Yargı dışındaki etmenlerden dolayı bürokrasiden doğan ağırlaşma tutuklular aleyhine durum teşkil etmekte, neticeten verilen cezaların 5-8 yıl arasında olduğu dosyalarda Yargıtay aşaması ile birlikte 5 yıl gibi bir süreye varabilen tutukluluk süresi, kesinleşen cezanın infazı açısından sorunlara sebebiyet vermektedir. Neticeten 6 sene ceza almış biri cezasının 2/3 ü olan 4 seneyi yatarak şartlı olarak salıverilebilecek durumdayken Yargıtay aşaması dahil 5 sene tutuklu kaldığında infaz neticesinde devletten alacaklı duruma geçmektedir. 

Tutuklama istisnai olarak uygulanması gereken bir müessesedir. Ancak ülkemizdeki uzun yargıma süreci tutuklamayı cezanın infazı sürecini dönüştürmekte, uzun tutuklama haliyle şüpheli ya da sanıklar tarafından gurur meselesi yapılarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınmaktadır.