Değerli Meslektaşım,
Youtube'da yapmış olduğum yayınlardan dolayı bir süre yazılarıma ara vermiştim. Bu yazım ile tekrardan blog dünyasına geri dönüyorum.
Youtube'da yapmış olduğum yayınlardan dolayı bir süre yazılarıma ara vermiştim. Bu yazım ile tekrardan blog dünyasına geri dönüyorum.
1.Gün İstanbul Johannesburg
İstanbul
Havalimanında rehberimizle buluşup check-in işlemlerini tamamlayıp uçağımıza
biniyoruz. Uçaktan indikten sonra yerel rehberimiz eşliğinde ve bizi bekleyen
araçla şehir turumuza başlıyoruz. İlk olarak Houghton-Mandela Evi’ni dışarıdan
görüyoruz.
İkinci
olarak Rosebank ve Sandton bölgelerini panaromik olarak geziyoruz.
Otelimize
ulaşıyor ve istirahate çekiliyoruz. Akşam yemeği için dileyen misafirlerimiz
Mandela Alışveriş Merkezine gidebilirler.
2. Gün Lesedi Park – Sun City
Otelimizde
alacağımız sabah kahvaltısından sonra Sun City’ye gitmek için yola çıkıyoruz.
Yolumuzun
üzerinde önce Lesedi Kültür Köyü ve Aslan Parkı’nı ziyaret ediyoruz.
Lesedi,
Güney Afrika’da yaşayan siyah kabilelerin yaşam şekillerinin, danslarının, gelenek
ve göreneklerinin sergilendiği kültürel bir köydür. Burada çok şaşırtıcı ve tecrübeli rehberimiz
eşliğinde önce video sunumunu izliyoruz sonrasında Zulu, Xhosa, Basotho ve Pedi
kabilelerinin ev yaşamlarını gösteren stüdyoyu ziyaret ediyoruz.
Daha sonra
salonda yerel Afrika danslarını izliyoruz. Gösteriden sonra açık büfe öğlen
yemeğini alıyoruz. Afrika’ya gelip ben timsah eti yemedim dememeniz için açık
büfede timsah etini de dileyen misafirlerimiz tercih edebilirler.
Lesedi
Köyü’nden sonra araçlarımızla Aslan Parkına geçiyoruz. Burada aslanları ve
yabani köpekleri ve de zürafaları bol bol görme şansınız olacak. Muhafazalı
araçlarımızla bu hayvanları çok yakınından fotoğraflama şansımız olacaktır. Daha sonra yavru beyaz aslanların yanına
gideceğiz ve onlara dokunacağız.
Aslan Parkı’nı
gördükten sonra Sun City’ye ulaşıyoruz. Otelimizde check-in yaptıktan sonra
dinleniyoruz.
3. Gün
Sun City
Otelimizde alacağımız kahvaltıdan sonra Pilanesberg Safari Turuna katılıyoruz. Bu turda Big Five olarak isimlendirilen beş büyük hayvanı görmek şansımız bulunmakta. Bunlar Aslanlar, leoparlar, filler, Afrika bufalosu ve gergedanlar. Bu hayvanları doğal yaşam ortamlarında korumalı kamyonlar içerisinde görmek için safariye çıkıyoruz. Şansınız varsa her zaman görünmeyen aslanı ve bol bol fil, zürafaa ile 350 kuş türü, 65 sürüngen ve yüzlerce değişik hayvan görünebilir. Safariden sonra Sun City’deki otelimize dönüyor ve istirahate çekiliyoruz.
Dileyen
misafirlerimiz timsah parkını ziyaret edip sonrasında da akşam yemeği için
alışveriş merkezlerini tercih edebilirler.
4. Gün Sun City – Johannesburg – Cape Town
Bugün
otelimizde alacağımız kahvaltıdan sonra araçlarımızla Johannesburg havalimanına
transfer oluyor ve yerel havayolları ile Cape Town’a uçuyoruz.
İlk
olarak panoramik şehir turumuzu gerçekleştiriyoruz. Long Street, Company
Gardens, Ümit Kalesi, Parlamento Binası, Adderly Caddesi , Reibeck heykeli göreceğimiz
yerler arasındadır.
Şehir
turu sonrasına otelimize transfer olup istirahate çekiliyoruz.
5. Gün Masa Dağı ve Stellenbosh Çiftliği
Bugün
otelimizde alacağımız kahvaltıdan sonra 1087 metre yükseklikteki Masa Dağı’na
çıkmak için araçlarımızla teleferik noktasına varıyoruz. Hava şartlarının izin
vermesi halinde teleferikle Masa Dağı’nın zirvesine çıkacağız. Cape Town şehrini
kuşbakışı görüp eşsiz manzarası ile baş başa kalacağız. Burada fotoğraflar
çekip sonra tekrardan teleferikle aşağıya ineceğiz.
Araçlarımızla
bir saatlik yolculuğun ardından 1679’da kurulmuş olan Stellenbosh kasabasına
varıyoruz. Meşe ağacı fıçılarında dinlendirilmiş şarapları ile ünlü bu yerde ilk
ziyaretimiz şarap imalathaneleri ve üzüm bağları oluyor. Ardından güzel bir
restoranda Afrika mutfağının lezzetli yemeklerini öğlen yemeğinde tadarak otelimize
doğru yola çıkıyor ve sonrasında istirahate çekiliyoruz.
6. Gün Ümit Burnu
Kahvaltı sonrasında Afrika’nın güneyde en uç noktası olan Ümit Burnu’na
doğru yola çıkıyoruz. Bantry Bay, Camps Bay ve Llandudno bölgelerinden geçip Hout
Bay’a ulaşıyoruz. Fotoğraf molasının ardından tekne turuna çıkıyoruz. Tekne turumuzda
Duiker Adası’ndaki Kürklü fokları doğal ortamlarında gözlemleyeceğiz. Sonra Chapmans
Peak ve Constantia Nek’ten geçerek
Simons Town’deki Boulders Beach’e
varıyoruz. Burada Melbourne Philip Island turumuza katılmış olan
misafirlerimizlerin deneyimledikleri gibi Afrika’da kıtasından Antartikaya yakın
olan bir noktada Afrika Penguenlerini göreceğiz. Deniz kenarındaki öğlen
yemeğinden sonra Afrika’nın en güney batı köşesinde Barthelomios Diaz’ın
keşfettiği Ümit Burnu’nu göreceğiz. Finiküler ile Cape Point’teki dünyanın en
yüksek fenerini göreceğiz.
Günün sonunda Cape Town’daki otelimize dönüyoruz.
7. Gün İstanbul’a Dönüş
Sabah kahvaltısını ve serbest zaman sonrasında havaalanına transfer olup İstanbul’a
dönüş yolculuğuna çıkıyoruz.
1.GÜN / İSTANBUL – MELBOURNE
İstanbul havalimanı dış hatlar gidiş terminalinde rehberimiz ile buluştuktan sonra check-in işlemlerimizi yaparak pasaport kontrolümüzün ardından tarifeli sefer ile uçuşumuza başlıyoruz.
2.GÜN / MELBOURNE
Büyük Okyanusu geçerek yaptığımız uzun bir yolculuktan sonra Melbourne Havalimanına varıyoruz. Pasaport işlemlerinden sonra otelimize bizi bekleyen araçlarla transfer oluyoruz. Odalarımızda istirahate çekiliyoruz.
3.GÜN / MELBOURNE TURU
Otelimizde alacağımız kahvaltıdan sonra şehir turumuza başlıyoruz. Dileyen misafirlerimizle Yarra Nehri’nin kenarında yapılmış Euruka Tower seyir kulesine çıkıyoruz. Eşsiz manzarada Melbourne’u kuş bakışı olarak izliyoruz. Buradan daha sonra yürüyerek gezeceğimiz Flinder Street Tren İstasyonu, Swanston Elizabeth Street ve St. Paul Kilisesi, St Kilda Plajı ve Melbourne Avusturya Açık Hava Tenis Şampiyonasının yapıldığı kortları görebiliriz.
Daha sonra kuleden inip Yarra Nehri’nin kenarında yürüyüş yapıyoruz. Kano ile gezen, parka koşu yapan, bisiklete binen ve tekne turu yapan insanların görüntüsü bize Avustralyalıların ne kadar sportmen bir halk olduğunu göstermektedir.
Flinder Street Tren İstasyonu’na uğradıktan sonra tramvaylar şehri Melbourne’de kare şeklinde merkezi dolaşarak ring yapan tramvay ile tur yapıyoruz. Önce parlamento binasına gidiyoruz, orada resimler çektikten sonra St Mary Kilisesi’ni ziyaret ediyoruz. Dileyin misafirlerimiz Melbourne Müzesi’ni ziyaret edebilirler.
Daha sonra Melbourne’ün Yunan tapınak mimarisi tarzında yapılmış kütüphanesini ziyaret ediyoruz. Çin ve Yunan caddelerini ve bunların yanı sıra Federation Square, Victoria Market Pazar yeri, Colin Street, Swanston Elizabeth Street ve diğerlerinde serbest zamanda kayboluyoruz.
Buluşma noktasında bir araya geldikten sonra otelime dönüyoruz.
4. GÜN / MELBOURNE PUFFING BILLY BUHARLI
TREN ve DOĞAL YAŞAM PARKI TURU
Otelimizde alacağımız kahvaltının ardından
aracımızla Puffing Billy Buharlı Tren Turu yapmak üzere Belgrave İstasyonu’na
hareket ediyoruz. Belgrave Tren İstasyonu’nda bir zamanlar tomruk ve yük taşıma
amacıyla kullanılan Puffing Billy Buharlı Yük Treni’ne biniyoruz. Çocuklar gibi
şen olan misafirlerimizle orman içerisinde muhteşem bir yolculuk yaparak
çocukluğumuzu tekrardan yaşıyoruz.
Yıkılmak üzereymiş gibi görünen ahşap köprüden geçerken yüreklerimiz ağızlarımıza geliyor. Çığlıklar atarak köprüyü geçtikten sonra Menzies Creek istasyonunda trenden iniyoruz.
Trenden indikten sonra aracımızla turumuza dahil olan Doğal Yaşam Parkına gitmek üzere yola çıkıyoruz. Doğal Yaşam Parkı’nda rehberimiz işleğinde Avustralya’nın yerel hayvanlarından olan Koala ve Kangruları doğal yaşam ortamlarında gözlemleyerek bu güzel anları bol bol fotoğraflıyoruz.
Turumuzu tamamladıktan sonra otelimize dönmek üzere bizi bekleyen özel araçlarımızla yola çıkıyoruz.
5.GÜN / MELBOURNE ŞEHİR TURU – PHILIP ISLAND TURU
Otelimizde kahvaltımızı
aldıktan sonra özel aracımızda dünyada Antarktika’ya en yakın üç noktadan biri
olan St Philip Island’a doğru yola çıkıyoruz. Daha önceki misafirlerimizle Arjantin’in
Ushuaia, Güney Afrika Ümit Burnu’na yaptığımız turlarımızda yine Antarktika’ya
en yakın noktaları ziyaret etme fırsatımız olmuştu. İşte burada Antarktika’dan kuluçka döneminde yavrularını
büyütmek için gelen Penguenlerin yaşam alanlarını göreceğiz.
Philip Island’a varmadan önce öğlen yemek molasında Avustralyalılar gibi mangalda kuzu ve dana eti pişirip yiyeceğiz. Yemekten sonra fazla geç kalmadan St Philip Adası Doğal Milli Parkı’na giriş yapıp oradaki tribünlerde yerimizi alıyoruz. Bu tribünlerde güneş batarken yuvalarına dönen penguenleri doğal ortamlarında gözlemliyoruz. Yüzlerce penguen dönüşlerini tamamladıktan sonra aracımıza binip otelimize dönüyoruz.
6.GÜN / MELBOURNE – HOBART ( TAZMANYA
ADASI )
Otelimizde alacağımız
kahvaltımızın ardından yerel havayolları ile Tasmania adasına uçuyoruz. Adını
Hollandalı kaşif Tazman’dan alan Tazmanya Adası’nın başkenti Hobart şirin bir
şehirdir. Bizi karşılayan özel aracımızla otelime hareket ediyoruz.
Eşyalarımızı otelimize bıraktıktan sonra şehir turumuzda; Eski Rıhtım Salamanca
Mahallesi’ni ve liman bölgesini
geziyoruz. Dileyen misafirlerimiz Hobart’ın deniz mahsulleri ile ünlü
restoranlarında her bütçeye uygun öğlen yemeklerini alabilirler. Özellikle
ıstakoz ülkemize göre daha bol olduğu için sevenlerine duyurulur.
Hobart Şehir Turu
sonrasında otelimizde istirahate çekiliyoruz.
7.GÜN / PORT ARTHUR ve KÖRFEZ TURU
Sabah otelimizde kahvaltımızı aldıktan sonra özel aracımızla meşhur Port Arthur hapishanesine gidiyoruz. Zaten azılı mahkum ve fahişelerin İngiltere’den getirildiği Avustralya’da hala suç işlemekten vazgeçmeyen İngilizleri, kaçmanın imkansız olduğu, üç tarafı denizlerle çevrili kalan tarafında da zincire vurulmuş azgın köpeklerin bulunduğu bu meşhur hapishanede o günleri yaşıyoruz.
Yolda “Kanguru Çıkabilir” tabelasındaki uyarılara dikkat ederken gözlerimiz kanguruları arıyor. Philip Adası’nda gördüğümüz gibi kanguruları görmek mümkün mü diye bakıyoruz.
Port Arthur Hapishanesi UNESCO
Dünya kültür mirası listesinde yer almaktadır ve Avustralya’da en çok turist
çeken noktalardan biridir. Burada bir çok mahkumun hikayesini dinledikten sonra
tekne turu ile Hayaletler Şehri Mezarlıklarının da görüldüğü turumuza devam
ediyoruz.
Dönüş yolunca birkaç noktada fotoğraf molası verip otelimize dönüyoruz.
7.GÜN / HOBART – SYDNEY
Bu sabah otelimizde
alacağımız kahvaltımızın ardından havalimanına giderek Sydney
uçuşumuzu yapmak üzere check-in işlemlerimizi gerçekleştiriyoruz. Hobart’tan
Sydney’e uçuyoruz.
Sydney New South Wales Eyaleti’nin başkentidir. Şehir turumuza önce meşhur Darling Harbour ile başlıyoruz. Casino, yat limanı ve kafeteryaları ile ünlü bu yerde sahil boyunca yürüyüp Harbour Bridge’e doğru devam ediyoruz. Köprünün altında The Rocks bölgesini keşfediyoruz. 1788 James Cook askerleriyle birlikte doğu yakasında ilk Sydney’e ulaşmıştır. Aborjinlerin yaşadığı bu topraklara İngilizlerin ilk ayak bastığı yer olan The Rocks bölgesi bugün Kruvaziyer Gemi Limanı ve Gurme Restoranları ile ünlüdür.
Bundan sonraki durağımız Circular Key adlı feribot limanı. Bu limandan kalkan feribotlara binerek Sydney Şehri’nin silüetini Harbour Bridge Köprüsü, Opera House, Botanik Bahçesi ve iş merkezinin gökdelenleri ile bir bütün olarak görebilirsiniz. Aynı zamanda bu feribotlarla ulaştığımız noktalarda Manly Beach gibi şehir diğer yakasında bulunan sakin ve Sydney Körfezi’nin coğrafi güzelliklerini keşfedebilirsiniz.
Bir sonraki durağımız Sydney Opera House olacak. Bu bina Avusturalya denildiğinde ilk akla gelen yapıdır. Rehberimizin bilgilendirmesi ile bol bol fotoğraf çekerek burdan botanik bahçesine geçiyoruz. Botanik Bahçesi’nde yürüyüşümüzü tamamladıktan sonra Hyde Park’a ulaşıyoruz
Günün sonunda yürüyerek en önemli noktalarını keşfetmenin vermiş olduğu keyifli yorgunlukla otelimize varıyoruz. Dileyen misafirlerimiz akşam ekstra olarak yemek için Sydney Limanı’ndan kalmak gemilerde rezervasyon yapabilirler.
8.GÜN / SYDNEY – AUCKLAND – ROTORUA
Sabah kahvaltımızın
ardından Yeni Zelanda’ya gitmek için otelimizden ayrılıyoruz. Havalimanı’nda
check-in işlemi yaptıktan sonra yaklaşık 2,5 saatlik bir uçuştan sonra
Aukland’a varıyoruz. Karayoluyla Roturua’ya yola çıkıyoruz. Yolculuk esnasında
fotoğraf molaları veriyoruz. Rotorua Şehir Turu sonrasında dinlenmek için
otelimize yerleşiyoruz. Dileyen misafirlerimiz akşam yemeğinde ekstra olarak
yerel lezzetlerden Hangy Yemeğinin tadına bakabilirler. Moari Yerli Köyü Gece
Show’ları da ekstra olarak misafirlerimizin tercihlerinden olabilir.
9.GÜN / ROTORUA – AUCKLAND
Bu sabah kahvaltımızı
takiben Hobbit Köyü müzesini ziyaret edeceğiz. Yüzüklerin Efendisi filminin
çekildiği film platosunu ziyaret edeceğiz. Mighty Waikato bölgesinin kalbinde,
Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit Üçlemelerinde gösterildiği gibi rehberli Hobbiton
yürüyüş turuyla Shire'ın yemyeşil çayırlarını keşfedebilirsiniz. Bu keyifli
gezimizin ardından Auckland şehrine dönüyoruz. Burada konaklayacağımız
otelimize giriş işlemlerimizi yaparak dinlenmek üzere odalarımıza yerleşiyoruz.
10.GÜN / AUCKLAND
Sabah otelimizde
alacağımız kahvaltımızın ardından Auckland şehir turumuza başlıyoruz. İlk
olarak şehir merkezinden geçerek, Queen Caddesi'nin ana caddeleri boyunca,
ikonik Karangahape yolunu ve şık Ponsonby banliyösünü ziyaret ediyor, Auckland
şehrinin üzerinde Maungawhau Dağı’nı görüyoruz. Turumuzda Manukau ve Waitematā
limanları, Rangitoto ve ötesinin manzarası nefeslerinizi kesecek. One Tree Hill (Maungakiekie), dev ağaçları,
geniş caddeleri, keşfedilecek birçok yolu ve tepenin üstünde bir izleme platformu
olan bir şehir parkına sahiptir. Misafirlerimiz panoramik manzarada eşsiz fotoğraflar
çekebilecekler.
Turumuzun sonunda
otelimize dinlenmeye çekiliyoruz.
11.GÜN / AUCKLAND – SYDNEY
Kahvaltı sonrası
Auckland’tan Sydney’e uçuyoruz. Bugünkü turumuza toplu taşıma araçlarıyla dünyaca
ünlü Bondai Beach sahiline gideceğiz. Bondai Beach Manly Beach gibi Sydney’in
en güzel plajlarındandır. Plaj gezisi sonrasında şehir merkezine dönüyor ve Fish
Market’e gidiyoruz. Deniz ürünleri satılan bu balık pazarında biz de
Sydney’liler gibi aldığımız deniz ürünlerini pişirtip yiyebileceğimiz gibi
yemeye hazır olanları da sipariş edebiliriz. Fish Market ziyareti sonrasında
George Street’i takip ederek Chinetown’a gidiyor bol bol fotoğraflar çekiyor ve
Paddy’s Markete gidip alışverişimizi yapıyoruz. Paddy’s Market bütün ürünleri,
hediyelik eşyaları ekonomik fiyatlarda bulabileceğiniz bir alışveriş
cennetidir.
Queen Victoria Building
Alışveriş Merkezi klasik İngiliz Mimarinin Sydney’deki güzel bir örneği olup
üst gelir grubuna hitap eden dünyaca ünlü markaları bünyesinde
barındırmaktadır.
Size bir sürprizimiz
var. Matrix filminin çekildiği caddede
bol bol fotoğraf çekerek filmin içinde yaşıyormuş gibi hissetmeni sağlayacağız.
12.GÜN / SYDNEY – BLUE MOUNTAINS TURU
Otelimize alacağımız
kahvaltıdan sonra Blue Mountains’a ( Mavi Dağlar ) yola çıkıyoruz. Tren yolculuğumuzu
yapmak için Central Tren İstasyonu’na gidiyoruz. Orada Katuumba Kasabası’na
gitmek üzere trene biniyoruz. Trenle 2 saatlik yolculuk sonrasında Katuumba
Kasabası’nda iniyoruz. Ring seferler yapan toplu taşıma araçlarına binerek Blue
Mountains Tree Sisters kayaçlarının görüldüğü noktaya varıyoruz. Bugün
turistler için çekim merkezi haline getirilmiş olan Scenic Center’daki Kömür Madeni’ne
uğruyoruz. Orada almış olduğumuz biletlerle madene inen vagonlara biniyor Jules
Verne’nin Dünyanın Merkezine Sehayat romanındaki gibi yeraltını keşfe çıkıyoruz.
Kömür madeninden sonra telerefik ile vadinin karşı tarafına geçip çevre gezileri
düzenliyoruz.
Blue Mountain binyıllar
boyunca aborjinlerin yaşadığı yağmur ormanlarıdır. Yüzlerce yıllık okaliptüs ağaçlarından
çıkan gazların ufukta mavi rengi vermesi dolayısıyla bu bölge mavi dağlar olarak
adlandırılmıştır.
Dileyen misafirlerimiz
ekstra olarak aborjinlerin yaşamı hakkında tiyatral show’u izleyebilirler.
Alış veriş için serbest
zamandan sonra Luara Kasabası’nda mola verip tekrar tren istasyonuna gidip Sydney’e
dönüyoruz.
Otelimize dönüşte istirahata
çekiliyoruz.
13.GÜN / SYDNEY – HUNTER VADİSİ – ÜZÜM
BAĞLARI TURU
Otelimizde alacağımız kahvaltının
ardından bugün Circular Key feribot iskelesinden muhtelif seferlere katılıp Sydney’in
Paramata, Manly Beach gibi değişik noktalarına çevre gezileri yapacağız.
Sydney dünyanın en güzel şehirlerinden biri olduğunu bugünkü gezilerde bir kez daha anlayabileceğiz. Feribotlarla yaptığımız seyahatlerde hem şehri panaromik olarak görme şansı olacağı gibi hem de özel noktaları keşfetme şansı bulacağız. Bol bol fotoğraf çekerek başta Opera House Harbour Bridge olmak üzere Sydney’in sembolü haline gelmiş olan yerleri göreceğiz.
15.GÜN / SYDNEY – İSTANBUL
Otelimizde alacağımız kahvaltıdan
sonra transfer zamanına kadar serbest zaman ve sonrasında transfer araçlarıyla
havalimanına gidip düzen İstanbul’a dönüş yolculuğuna başlıyor ve güzel
anılarla bir dahaki turumuza kadar görüşmek üzere misafirlerimizle
vedalaşıyoruz.
MEKSİKA KÜBA TURU
1.GÜN - İSTANBUL – MEXICO CITY
Rehberimizle İstanbul Havalimanında
buluştuktan sonra check-in işlemlerini tamamlayarak uçağımıza biniyor ve uzun
bir yolculuktan sonra Mexico City Benito Juárez Uluslararası Havalimanı’na iniyoruz.
Havaalanından otelimize transfer olarak
istirahate çekiliyoruz.
2.GÜN – MEXICO CITY TURU
Otelimizde kahvaltımızı
aldıktan sonra Zocalo Meydanı’na gidiyoruz. Bu meydan daha önce Texcoco Gölü’ndeki
adaların üzerinde kurulmuştur. Mexico City’nin eski adı Tenoktitlan olup burası
Aztek İmparatorluğu’nun başkentiydi.
Meydandaki dev bayrakta
görülen kaktüs üzerine konmuş ağzında
yılan olan kartal efsaneye göre o yılanı burada avlamıştır.
Zocalo Meydanı’nda Aztek uygarlığına
ait pagan tapınağın yerine bugün işgalci İspanyolların 16. Yüzyılda yaptığı katedral
görülmektedir. Katedralin hemen arkasında pagan Aztek tapınağının kalıntıları görülmektedir.
Meydanın diğer tarafında ise Milli Saray bulunmaktadır. Koloniyal mimarinin uygulandığı
şehirde . 57,600 m2’ yüzölçümü ile bu meydan dünyanın en büyük meydanlardan
birisidir.
Milli Saray’a girdiğimizde bizi
eşsiz güzellikte duvar resimleri karşılamaktadır. Bu duvar resimlerinin ressamı
önce öğrencisi daha sonra da genç karısı olan kara kalın kaşlı Frida Kahlo’nın
kocası Diego Rivera’dan başkası değildir.
Sanatçı bu duvar resimleri ile
mazlum Meksika halkının İspanyol ve
diğer işgalcilere karşı verdiği Kurtuluş Savaşı’nı betimlemektedir.
Rehberimiz eşliğinde bu
resimleri tek tek inceledikten sonra trafiğe kapalı Madero Caddesi’nde
dolaşmadan önce Amerika yerlilerinin bizdeki kurşun dökme ve kutsama adetini uygulayan yine bizim gibi zamanında
Şaman inancına sahip olan ve bugün hala inançlarını yaşayan şamanları şansınız
varsa görebilirsiniz.
Bir sonraki durağımız 1895
yılındaki nüfus sayımında kayıtlara geçen 453 Osmanlı Türkü anısına yapılmış
olan Reloj Otomano isimli saat kulesidir. Etnik olarak Lübnanlı Hristiyanlar, Suriyeli
Araplar ve Yahudiler Osmanlı tebaası
olarak geldikleri için bugün hala orada yaşayan ve Türk olmayan bu insanlara topyekün
Türk denmektedir.
Reforma Caddesi’nde Mustafa
Kemal Atatürk’ün heykelini ziyaret ederek günün kalan bölümünü serbest zamanda
değerlendiriyoruz.
3. GÜN MEXICO CITY TURU
Otelde alacağımız sabah
kahvaltısından sonra dileyen misafirlerimiz Teotihuacan adındaki UNESCO Dünya Mirası’ndaki
antik kenti ziyaret edebilirler. Otelden yaklaşık 1,5 saat mesafede bulunan bu
antik kente giderken yol üzerinde dileyen misafirlerimiz kuzu tandır yiyebilirler.
Antik kente vardığımızda önce Jaguar Tapınağı’nı geziyoruz. Sonra Ay ve Güneş Piramitlerini
görmek için Ölüler Yolu’nu geçiyoruz. Bu piramitler inancı göre birer tapınak
olarak kullanılmıştır. Dileyen misafirlerimiz bu piramitlerin basamaklarına tırmanarak
gökyüzüne yaklaşabilirler. Dönüş yolunda
Katolik Meksika halkının hac merkezi olan beş kilisenin bir arada bulunduğu
Meryem Ana (Santa Maria de Guadalupe) Kiliseler Bölgesi’ni ziyaret ediyoruz. Ziyaretimiz
sonrasında otelimizde istirahate çekiliyoruz. Dileyen misafirlerimiz ünlü
Meksika Müzisyenlerinin bulunduğu Mariachi Meydanı’na gidip müzik-dans gösterisini
izleyebilirler.
Dileyen misafirlerim bugün
kalan zamanda Xochimilco Şehir Turuna katılabilirler. Xochimilco güzel bir
kanallar kasabası olup renkli tekneleri ve Mariachi Müzisyenleri ile ün
salmıştır. Tekne turunda lezzetli Meksika mutfağının bize sunulan menüsünün
keyfini çıkaracağız.
4. GÜN MEXICO CITY – CANCUN TURU
Kahvaltı sonrasında havalimanına
transfer olduktan sonra iç hatlar uçağı ile Meksika’nın en güzel plajlarının
olduğu Cancun’a uçuyoruz. Cancun Havalimanından otelime transfer oluyoruz.
Sahildeki oteliminiz kumsalında beyaz kum ve turkuaz renkli okyanusun keyfini
çıkartıyoruz.
5. GÜN CANCUN TURU
Otelimizde alacağımız
kahvaltıdan sonra dünyanın en güzel
antik kentlerinden birisi olan meşhur Ketsalkoatl (Tüylü Yılan) Piramiti’nin
olduğu Chichen Itza’ya gidiyoruz. UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan bu
kent milyonlarca turisti kendisine çeken bir cazibe merkezidir. 2007’de güncellenen Dünyanın Yedi Harikası’ndan
biri olarak kabul edilmiştir. Sadece ekinoks ( 21 Mart – 23 Eylül) tarihlerinde
ortaya çıkan merdivenlerindeki yılan gölgesini görmek için binlerce turist bu piramidi
ziyaret etmektedir. Rehberimiz eşliğinde diğer spor sahaları, şehir meydanları,
tapınakları gezdikten sonra yüzme molası için Cenote Obruğu’na gidiyoruz. Bu
obruk yeraltı suyu ile beslenmekte olup derinliği mevsimine göre 10 metre ile
20 metre arasında değişmektedir. Yüzme molası sonrasında otelimize doğru yola
çıkıyoruz.
6. GÜN CANCUN HAVANA
Otelimizde alacağımız
kahvaltıdan sonra Küba gitmek üzere havalimanına transfer oluyoruz. İşlemleri
tamamladıktan sonra 2 saatlik yolculuk sonrasında Havana’ya uçuyoruz.
Havana San Jose Havalimanı’na
iniyoruz. Misafirlerimizi tropikal iklim
sıcaklığı yüreğini dokunmuş gümrük memureleri karşılıyor.
Havaalanından lokal
rehberimizle otelimize gitmek üzere otobüse binerken 1960’lı yıllardaymış gibi
bir hisse kapılıyoruz.
Bizleri Karayipler’inin en
güzel adası yemyeşil Küba’nın flamboyan ağaçları karşılıyor. Türkçe’de ateş
ağacı olarak bilinen bu ağaçların kırmızı, beyaz, pembe renkleri
misafirlerimizi büyülüyor.
Yollarda kamyonların otobüs,
at arabalarının minibüs olarak kullanıldığı, sabanla tarım yapılan ve sayısı
30.bini aşkın ve hala çalışan 60 model geniş Amerikan arabalarının büyüsene
kapılıyoruz.
Havana şehir turumuza şehrin
en yüksek noktasında yapılmış olan Devrim Meydanı’nda Küba’nın Atatürk’ü diyebileceğimiz San Jose
heykelini ve Küba Bayrağındaki yıldızı görerek başlıyoruz.
Devrim Meydanı, ülkenin bütün
şehirlerinden gelen sendikalar, öğrenci grupları, devlet memurları ve tüm
Sosyalist Küba halkının sabah 04.00’te toplanmaya başlayarak geçit töreni
yaptığı yerdir. Her 1 Mayıs günü, Onbinlerce insanın “Ya Sosyalizm Ya Ölüm” haykırışlarını
duyar gibi oluyoruz.
Küba’nın kurucusu, özgürlük
savaşçısı, büyük filozof San Jose’nin Rosa Blanca (Beyaz Gül) şiirindeki devrimci, direniş ruhunu da göz ardı
etmiyoruz.
Cultivo una rosa blanca
En junio como enero
Para el amigo sincero
Que de da su mano franca.
Y para el cruel que me arranca
El corazón con que vivo,
Cardo ni ortiga cultivo;
Cultivo la rosa blanca.
San Jose
Ben beyaz gül yetiştiriyorum
Hem Temmuzda hem Ocakta
Bana dost elini veren
İçten arkadaşım için
Birlikte yaşadığım bu kalbimi
parçalayan
Acımasız için
Ne kengerotu ne de ısırganotu
yetiştiriyorum
Ben beyaz gül yetiştiriyorum.
San Jose
İspanyollar, İstanbul’un fethi
sonrasında İpekyolu’nu kullanıp, Türklere gümrük vergisi vermemek için,
Hindistan’a ve Çin’e deniz yoluyla ulaşmak istediler.
İspanya Kraliçesi Isabel (ki
Kristof Kolomb ile yasak aşk yaşağıdı rivayet edilir ) ve İspanya Kralı
Fernando Kristof Kolomb’a gemi ile hep batıya gidilirse Hindistan’a varılacağı
fikrini ve projesine destek verdiler.
Kristof Kolomb önce gemi ve
mürettebat bulamadı. En sonunda hapishanelerden mahkumları toplayarak; La Nina,
La Pinta ve Santa Maria gemileriyle meçhule doğru yola çıktı. Altı ay sonra gemide isyanlar başladı.
Kristof Kolomb’un Hindistan’a varma inancını kaybetmeye başladığı o günlerden
birinde martılar göründü. Bu martılar karaya yaklaştıklarının işareti idi ve
gemilerden büyük zafer ve sevinç coşkusu yaşandı.
Sonunda kara göründü ve
Bahamalar’da Guanahani’ye ayak bastılar. Önce burayı Hindistan zannettiler ve
buraya Hindistan ve yaşayan yerlilere Hindistanlı anlamına Indigenos (Indians)
adını verdiler. Günümüzde de Amerikan yerlilerine bütün dillerde Hindistanlı
denmektedir.
Cuba yerli dilinde büyük ada
anlamına gelmektedir. Yerlilerden Cuba! Cuba ! Cuba! İsmini duyan istilacı
İspanyollar sonunda Küba’ya vardılar.
İstilacılar, ilk yerleşim yeri
olarak, adını Kabile reisinin kızı Havana’dan alan, Küba’nın bugünkü başkenti
Havana’yı seçtiler.
Havana, İspanyol istilacıların
Amerika kıtasında ilk ve terk ettikleri son kaledir.
Küba iklim ve toprak kalitesi
itibariyle dünyanın en iyi puro tütünlerinin yetiştiği yerdir. Tanrının bir
lütfu olan bu coğrafyada, bir cennet bahçesinde şeker kamışı tarlalarında,
yerlilerden verim alamayan İspanyol istilacılar, Afrikalıları çalıştırmak üzere
getirdiler. İşte Küba’da var olan kültürün ilk tohumları atıldı yaklaşık 500
sene önce atılmış oldu.
Kuzey Amerika’daki ayrımcı
politikalardan farklı olarak, Küba’ya köle olarak getirilen Afrikalılar,
İspanyol istilacılarla entegre oldular. Afrikalıların çocukları ile İspanyol
istilacıların çocukları Flamboyan ağaçlarının altında oynarken birbirlerine
aşık oldular. Ateş ağacı aşk ağacına dönüştü. Kölelerin sahibi olan burjuva
aileler bu aşklara engel olamadılar. Küba’da, Kolombiya’da, Venezuela’da melez
bir ırk ortaya çıktı. Nüfusunun
yarısından fazlası melez olan bu halk bugün dünyanın Buena Vista Social Club
müzik Cemiyeti ile Celia Cruz, Omara,
Maria Teresa Vera, İbrahim Ferrer olarak bilinen ses sanatçılarını yetiştirdi.
Bu topraklar, Küba’nın
tanınmasında önemli rol oynayan dünyaca ünlü balerin Alicia Alonso’yu da
yetiştirmiş olup onun ismi gençlik iksirine adını vermiştir. Dünyaca ünlü
tanınan, aranan ve aylarca öncesinden sıra beklenerek temin edilen bu cilt
bakım ürünlerini de bir marka haline gelmiştir.
Havana gezimize Devrim
Meydanı’nın sonra, Miramar mahallesinde devam ediyoruz. Küba Devrimi öncesinde Amerikalı üst gelir
grubunun yaşadığı bu mahallede bugün de büyükelçilik binalarını bulunduğu
mevcuttur. Adeta saray yavrusunu andıran bu binalar büyük bahçelerin üzerinde
kuruludur. Bu saray yavrularında halen Amerikan üst gelir grubunun ihtişamlı
yaşamından izler taşımaktadır.
Modern Havana’nın yeni
mahallerinden olan Vedado’yu geçtikten sonra Malecon ismindeki kordonboyunda
ilerleyerek San Francisco meydanına geliyoruz. Bu meydan ana rıhtımın ve gümrük
binasının da yer almış olduğu en eski meydandır. İsmini 16.yy’da inşa edilmiş
olan katedralden almış olan bu meydanda yer alan ticaret ve borsa binasının
çatısındaki bronzdan tüccarların tanrısı Hermes heykelini de gözden
kaçırmıyoruz.
San Francisco Katedralin
önünde bulunan heykeli El Caballero de París’in sakalı ve ayağı ile poz vererek
fotoğraf çektirmeyi unutmuyoruz. Kahramanız sosyal medyanın olmadığı o dönemde
fenomen olmuş biri olup heykeli dikilmiştir. Efsaneye göre kendisi zengin bir
tüccarken iflas edince borçlarını ödeyemeyip hapse düşmüş, akıl sağlığına düçar
olmuş, hapisten çıktıktan sonra meydanda elinde gazetelerle bir ileri bir geri
volta atarken fenomen olmuş biridir.
San Francisco meydanından
yürüyerek Mercaderes Caddesi boyunca ilerleyerek, trafiğe kapalı eski havana
sokaklarında La Plaza Katedral, La Plaza Vieja , La Plaza de Armas
meydanlarında kayboluyoruz.
Zamanında Kristof Kolomb’un
kemiklerinin İtalya’ya kaçırılmadan önce mezarının bulunduğu La Plaza
Katedral’ı ziyaret ettikten sonra Ernest HEMINGWAY gibi ünlülerin de içtiği
Mojito’yu La Bodeguita del Medio’da içmeyi unutmuyoruz.
La Plaza Vieja’ya gidiyoruz.
Bu meydanda Yoruba dinine mensup falcılarda fal baktırıyoruz ve tipik Küba
kıyafetlerini giymiş Küba kadınları ile fotoğraf çektiriyoruz. Meydandaki
çeşmeyi gördükten sonra Obisbo caddesine doğru yürüyoruz.
Türkiye’den getirmiş olduğumuz
hediyelik eşyaları çatkapı Kübalı ailelerin evlerini ziyaret ederek veriyoruz.
La Plaza der Armas Meydanı’nda
başlayan ve El Parque Central Meydanı’nda biten; İstiklal Caddesi’ni andıran
araçlara kapalı yaya yolunda restoranlar, kafeteryalar, İlkokul binası, eczane
ve Kübalıların karne ile alışveriş yaptıkları bakkalları görüyoruz. Bu cadde
üzerinde Mercaderes Sokağı’nın başlangıcından Ambos Mundos Otel’in 511 numaralı
odasında Ernest HEMINWAY’ın odasını görmek mümkün. Vaktiniz olduğunda bu otel
terasında Havana Club romu ile yapılmış Daiquiri içebilirsiniz. Ama ben daiquiri’yi
Ernest HEMINWAY’in içtiği yerde içmek istiyorum derseniz Obisbo Caddesi’nin sonuna kadar yürüyüp
Florida Bar’a uğrayabilirsiniz.
Hemen önünde El Parque
Central, New York Central Park’a öykünmüştür. Parkın hemen karşısında Alecia
Alonso El Teatro Nacional – Milli Tiyatrosunu görebilirsin. Bu tiyatronun
yanında Otel Inglatera ve diğer tarafında Capitolio Parlamento binasını görmek
mümkündür. Parlamento binası Beyaz Saray’ın kopyası gibidir.
El Parque Central’den denize
doğru yürüdüğünüzde El Paseo Prada yürüyüş yolunu takip ettiğinizde bugün
Devrim Müzesi olan Başkanlık Sarayı’nı görebilirsiniz. Devrimden önceki son
başkan Batista buradaki odasından kaçmış ve Fidel Castro’da devrimi yaptıktan
sonra bu başkanlık sarayının balkonunda konuşma yapmıştır. Bu müzenin
bahçesinde 1959’da Fidel Castro, Raul Castro ve Che Guavera, Cienfuegos ve
devrimcilerle toplamda 81 kişinin Meksika’dan Küba kıyılarına ulaştığı Granma
adlı tekneyi görebilirsiniz.
Malecon Kordonbuyuna ulaşınca
karşımızda El Moro Kalesi’ni görmekteyiz. Eski Havana Şehir Limanı işte bu
halicin içinde kurulmuştur. Bulunduğumuz bu nokta halicin Atlantik Okyanusu’na
açılan ağzıdır. Bu noktadan halicin diğer tarafına doğru yürüdüğümüzde
Atatürk’ümüzün Heykelini göreceğiz.
Heykel bir parkın içinde
bulunmakta olup bu park da diğer dünya liderlerinin ve düşünürlerinin
heykellerini görmemiz mümkündür. Fidel Castro tarafından yapılmış olan bu parka
Atatürk’ümüzün heykeli devrimci, ilerici bir düşünür olarak uygun görülmüştür.
Atatürk’ümüzün heykelini
gördükten sonra araçla, denizin altından bir tünelden geçerek halicin diğer
tarafındaki El Moro Kalesi’ne ulaşıyoruz. Oradan “Sana bir tepeden baktım Aziz
Havana” diyerek fotoğraflar çekiyoruz.
Aynı zamanda ananas kabuğunda
pinacolola kokteyli içmeyi ihmal etmiyoruz. Yol üstünde vaktimiz olursa Che
Guavera’nın ofis olarak kullandığı binayı görmek de mümkündür. Biraz daha
ileride de beyaz renkli Hz. İsa heykeli karşımıza çıkmaktadır.
Araçla San Jose hediyelik eşya
kapalı pazarına gidiyoruz. Orada isteyenlere Kübalı sanatçıların yağlıboya
eserlerini ve ayrıca el yapımı hediyelik eşyaları alma ve siparişlerin
tamamlama fırsatı sunuyoruz.
Bir Küba klasiği olan üstü
açık Amerikan arabaları ile şehir turumuza devam ediyoruz.
Malecon’dan Capitoljo binasını
görüp Çin Mahallesi’ni geçip tekrar Malecon’a bağlanıp Havana Centro, Vedado ve
Miramar bölgelerini görüp otelimize varıyoruz.
Otele vardığımıza akşam
yemeğini dünyanın en sanatçılarını yetiştirmiş olan Boena Vista Social Club
müzik cemiyetin program yaptığı 200 yıllık tarihi handa mükemmel canlı müzik
eşliğinde yiyoruz. İçtiğimiz Havana Club romu ile yapılmış daiquiri,
pinacolada, cubalibre, mojito kokteyllerinin bize vermiş olduğu rehavetle ve
içtiğimiz dünyanın en iyi Küba purolarının dumanında dans eden çiftlere eşlik
ediyor ve kendimizden geçiyoruz.
7. GÜN VINALES HAVANA
Otelde kahvaltıdan sonra
araçlarımıza binerek Pınar del Rio şehrine doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 2 saat sonra mola verdiğimiz nokta Cuba’da
toplam 28 çeşidi olan palmiyelerin en ilgincini sadece burada olan endemik
hamile palmiye ağaçlarını görüyoruz. Burada isteyen misafirlerim yine
pinacolada kokteylini ananas kabukları içinde alabilirler.
Moladan yaklaşık bir saat
sonra Vinales Vadisi’ni kuşbakışı gören ve asırlık flamboyan ağaçlarının ki
bunlar çınar ağaçlarından daha fazla gölge veren ağaçlar olup bizleri hayretler
içinde bırakıyor.
Milyonlarca yıl önce
denizaltındaki mağaralarda oluşmuş kare şekilli dağları görmekteyiz. Yeşilin
bin bir tonunu gördüğümüz Vinales Vadisi bizleri bu gösteriyi yapmak için
milyonlarca yıl hazırlık yaptığını ve iyi ki buraya geldiniz dercesine doğanın
mucizesi ile baş başa bırakıyor.
Fotoğraflarımızı çektikten
sonra önce La Cueva’de Indigenas Mağarası’nı ziyaret ediyoruz. Bu mağaranın
girişinde şeker kamışını portakal sıkar gibi suyunu çıkartan Kübalı melez
kadınların elinden içmeyi unutmuyoruz.
Mağara’da sarkıt ve dikitleri
gördükten sonra mağara içinde var olan yeraltı nehrinde botlarla kısa bir tur
yapıyoruz. Bu mağarada botun kaptanı bize elindeki lazer ışıkla ve fenerle
deniz yıldızı, Kristof Kolomb’un üç gemisini ve şampanya şişesini ve benzeri
figürleri gösteriyor.
Mağaradan çıktıktan sonra
güzel bir açık hava restoranında fırında Küba usulü yapılmış tavuk ve aynı
zamanda salata ve Küba tatlısından oluşan menüyü alıyoruz. Yemekten sonra Küba
Kahvesi içmeyi ihmal etmiyoruz. Kahvenin yanında Küba purolarını da
tüttürüyoruz.
Küba puro tütünlerinin
yetiştirildiği 15 dakika mesafedeki çiftliğe ulaşıyoruz. Orada dünyanın en iyi
tütün yapraklarının yetiştirilmesi, fermantasyonu ve sarımını, istiflenmesi ve
satışı konusunda bilgi alıyoruz. İsteyenler buradan birinci elden puro
alabilir. Sahir günlerinde denk gelirsek Pınar Del Rio Şehrinin merkezindeki
puro fabrikasına uğruyoruz. İşte orada bu efsane olmuş bacaklarına puro saran
Kübalı güzel kadınları puro yaparken görüyoruz. Bu fabrikada çalışan kadın
işçiler dünya klasiklerini ve klasik müzik eserlerini radyodan
dinlemektedirler.
Çiftlik ziyaretimiz sonrasında
Mural de la prehistoria rotayı çevirip 180 x 120 metre ölçülerindeki dağın
yamacına yapılmış resim önünde fotoğraflar çekiyoruz. Bu resimde Küba’nın
meşhur mavi ve kırmızı renkli salyangozlarını ve yine Küba’daki coğrafyanın paleotik dönemden bugüne
evrilmesini anlatan evrim teorisini simgeleyen dinazor ve insan figürlerini
görüyoruz. Fidel Castro’nun ricası ile arkadaşı ve aynı zamanda üniversite
profesörü Leo Vigildo Gonzales Morio ve
60 öğrencesinin 1961 yılında tamamlamış oldukları muhteşem bir resim bizi
farklı dünyalara götürüyor.
Günün sonunda otelimize
dönüyoruz. Biraz istirahat ettikten sonra Tropicana Show’a gidiyoruz. Bu Show
1934’ten beri kesintisiz devam etmekte olup Küba’nın ABD tarafından cennet
bahçesi olarak Hollywood filmlerinde defalarca gösterilmiş 200 kişiden fazla
ekibiyle muhteşem bir gösteri ve müzik ziyafetini alıyoruz. Bu gösterinin
sonunda isteyen misafirlerimiz piste çıkıp Küba müziği işliğinde salsa
yapabilirler. Gösteriden sonra otelimize dönüyoruz.
8.GÜN TRINIDAD
Küba’nın en güzel
noktalarından biri olan Trinidad’a yola çıkıyoruz. Havana’dan yola çıktıktan
sonra yaklaşık 3 saat sonra Santa Clara şehrine varıyoruz. İşte bu şehir Che
Guevara’nın şehri olarak bilinir. Bu şehirde Che Guevara Batista’nın askerleri
ve mühimmatı ile dolu olan treni devirmeyi başararak 26 aylık özgürlük
savaşının kırılması görmekteyiz. Che Guevara Batista tarafından gönderilen
yüzlerce askerin ve vagonlar dolusu mühimmatının olduğu treni dozerle raylarını
bozarak devirip ve ele geçirmeyi başardı.
Bu kırılma anı sonrası Batista Dominik Cumhuriyeti’ne kaçtı ve devrimciler
savaşı kazandı. Santa Clara Che Guevara
Anıt Mezarınında bulunduğu bu müzede Che Guevara’nın kişisel eşyaları ve
fotoğraflarını görebiliyoruz. Diğer bölümmde Che Guevara’nın Bolivya’da
mücadele verdiği 28 silah arkadaşının mezarını görmekteyiz.
Yaklaşık 1,5 saat sonrasında
Trinidad şehrine varıyoruz. Şehre vardığımızda bizi Arnavut Kaldırımı yollar ve
1960’ların Amerikan arabaları, at arabaları karşılıyor.
Öğleden sonra bizim için özel
olarak hazırlanmış Casa Particular ismi verilmiş olan Kübalı ailelerin
hazırlamış olduğu evlere yerleşiyoruz. Akşam yemeği için Trinidad’ın en meşhur
meydanı olan La Plaza Major’a gidiyoruz. Oradaki açık hava restoranlarında
yemek yiyoruz. Meydanda çok çeşitli restoranlar ve açık havada canlı müzik
yapılan, kocaman oturma olanı olan bir bar görmekteyiz. İsteyen misafirlerimiz
Buena Vista Social Club müzik cemiyeti tarafından işletilmekte olan bu barda
içkilerini yudumlayabilirler.
Trinidad Meydanı’nda var olan
eski şeker tüccarlarına ait saray yavrusu evleri sabaha bırakıp La Chancancara
Barına gidiyoruz. Devrimcilerin dağlarda dar imkanlar ile ürettikleri Rom, bal
ve limondan üretilen bu içkiyi canlı müzik eşliğinde tadımlıyoruz. Hediyelik
eşya pazarını gördükten sonra Joruva dinine mensup insanların ibadet yerlerini
ziyaret ediyoruz. Burada İspanyolların etrafından ilk ayin yaptıkları ağacı
görmekteyiz.
9. GÜN TRINIDAD HAVANA
Sabah kahvaltısından sonra
Cien Fueros şehrine doğru yol alıyoruz. Yolumuzun üzerinde ellerinde para
yoldan geçen arabalara uzatan insanlar göreceksin. Bu insanlar sosyalizm ile
birlikte artık paraya ihtiyaç olmadığını ve bu paralardan kurtulmak için sizlere
verdiğini düşünebilirsiniz. Ne var ki toplu taşımanın neredeyse olmadığı bu
ülkede, ekonomisi ambargolar nedeniyle kısıtlanmış olan Küba halkı, bu cennet köşesini bir ucundan diğer ucuna; ata arabasıyla, kamyon sırtında yolculuk
yaparak bir şekilde çözüm bulmaya çalışırken, gururlu milletin bir ferdi olarak
otostop ile değil parasını vererek seyahat etmeye çalışmaktadır. Küba’ya
sezonunda giderseniz yolun üzerinde tezgah açmış yerli çiftçilerden kovasını 1
Euro’ya mango almanız mümkündür. Bu yolculuğumuz esnasında gerek köylerin gerek
kasabaların içinden geçerken evlerinin önünde oturan misafirperver, güzel
yürekli insanların sokak kültürünü göreceksiniz.
Bir taraftan çiftçilikle
uğraşıp fiziksel bir emek sarf etmek suretiyle hayata tutan
Kübalı köylü kadınlarının
şehir kadınlarını aratmayan makyajlı, güneş gözlüklü ve alım kıyafetleri
misafirleri kendilerine hayran bırakacaktır.
Cien Fueros’ta iki sonra
varıyoruz. Şehre girişinden itibaren bizi 150 yıl önce yapılmış geniş bulvar karşılıyor. Bu keyifli
karşılamadan sonra bu kasabada doğmuş ve daha sonra dünya çapında meşhur olmuş
olan Benny More’ın heykelini görüyoruz.
Oradan La Plaza Major şehir
meydanındaki Theatre Tomas Terry’yi ziyaret ediyoruz. Bu tiyatro ismini aldığı
hayırsever Tomas Terry tarafından 19. Yüzyılda yaptırılmıştır.
Küba’da beyaz ırkı
fazlalaştırmak için İspanyollar tarafından davet edilen Fransız göçmenlerin
yapmış olduğu binalar, bugüne Küba’da ayakta kalmış tek Fransız ekolüne sahip
yerleşim olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla Paris’teki Arch de
Thiomphe’nin bir kopyasını burada görebilmekteyiz.
La Plaza Major meydanında el
sanat eserlerinin satıldığı bir pazar bulunmaktadır. Bu pazarda hem Trinidad
hem de Havana San Jose pazarlarından olduğu gibi Küba’ya has “Çin’de üretilmemiş”
el sanatkarı Luis Usta’nın ahşaptan el yormadı ve göz nuru yapmış ve boyamış
olduğu Amerikan Arabaların maketlerini almayı kesinlikle unutmayın. Bu arabaların Küba’daki Luis Usta dışında ve
dünyada eşi benzeri olmayan ve başka yerde bulunmayan nadide eserler olduğunu
hatırlatırız.
Bir sonraki durağımız Palacio
de Valle. Deniz kenarına kondurulmuş bu sarayın terasında misafirlerimizle
Havana Club Romundan yapılmış limonatayı denizden gelen tropikal meltem
esintilerinin eşliğinde yudumluyoruz. Bu saray dünyada damadını en çok seven
kayınpeder benim diyen zamanın ünlü tüccara Celestino Caces tarafından ünlü
İtalyan mimar Alfredo Colli yaptırılarak damadına hediye edilmiştir. Daha önce
İspanya Granada’yı ziyaret etmiş olan misafirimizin muhakkak görmüş oldukları
El Hamra Sarayı’ndaki Mağribi mimari uslup binlerce kilometre ötedeki bu
villada karşımıza çıkacaktır.
Cien Fuegos’dan yolculuğumuza devam edip Havana’daki otelimize varıyoruz.
10. GÜN HAVANA
Serbest zaman ve havaalanı transferi ve Havana’dan İstanbul’a dönüş
Tur Programı
1. Gün
İstanbul – Lima
Rehberimizle İstanbul Havalimanı’nda
buluşup check-in işlemlerini yapıyoruz. Uzun bir yolculuktan sonra Peru’nun
başkenti Lima’ya varıyoruz.
Lima vardıktan sonra otelimize yerleşip
dinleniyoruz.
2. Gün
Lima – Cusco
Kahvaltımızın ardından kısa bir şehir
tanıtım turu yapıyor ardından havalimanına transfer oluyoruz. Yerel havayolları
ile öğle saatlerinde Cusco’ya uçuyoruz.
Cusco’ya vardığımızda yaklaşık 3.000
metre dolaylarındaki rakımdan ötürü önce yavaş hareketlerde bulunuyoruz. Oksijenin
azlığı dolayısıyla metabolizmanın alışması zaman alabilir. Başağrısı ve mide
bulantısı olabilir. Endişe etmeden duruma alışıyoruz.
Cusco İnka Medeniyeti’nin Ant Dağları’nda bir ovada
kurulmuş ekonomik başkentidir.
Ant Dağları’nda var olan altın
madenlerini kullanan yerli Amerikalılar başkentlerinde yapmış oldukları
tapınakları altın levhalarla kaplamışlardır. Bu tapınaklardan en önemlisi El
Templo de Sol (Güneş Tapınağı) olup buraya ulaşan İspanya Kralı ve Kraliçesi
Fernando ve Isabel’in askeri Francisco Pizarro altınları görünce dehşete
kapılmış, sadece 177 askeri ile binlerce yerliyi 3 metre mesafeden toplarla
öldürerek bu toprakları işgal etmiştir.
Cusco İspanyal koloniyal mimarinin uygulandığı,
klasik La Plazo Major Büyük Meydan etrafındaki devlet binaları ve
kathedralleri, 16. Yüzyıldan kalan sokakları ile Ant Dağları’nda var olan altın
değerinde güzel bir başkenttir. Bu başkentin sokaklarında rehberimiz eşliğinde
dolaşıyoruz. Peru’nun yerli halkı ile yerel rehberler eşliğinde pazar yerinde
kaynaşıyoruz.
Cusco Pazarı çok şirin bir pazardır.
Orada deve familyasından olan Lama Alpaca etini seyyar tezgahlarda ayaküstü deneyebilirsiniz.
Şehir Turumuzdan sonra otelimize
dönüyoruz ve otelimizde dinleniyoruz.
Akşam yemeğinizi almak için yine
rehberimiz eşliğinde Cusco Meyda Çarşısı geçerek yerel müzik eşliğinde
Restoranımızda yemeğimizi alıyoruz.
Gecenin otelimizde istirahate
çekiliyoruz.
3. Gün
Cusco – Machu Picchu – Cusco
Kahvaltının ardından Machu Picchu’ya
gitmek üzere otobüsümüzle yola çıkıyoruz.
Yaklaşık 1,5 saatlik yolculuktan sonra
Machu Picchu’ gidecek tren için Ollantaytambo Tren İstasyonu’na varıyoruz.
Tren yolculuğumuz 1,5 saat sürmekte olup
yolculuğumuz sonunda Aguas Calientes Kasabası’nda
Machu Picchu’ya ulaşmak için küçük
minibüslere biniyoruz.
Macchu Picchu’ya vardığımızda yerel
rehberimiz eşliğinde UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’nde olan 500 yıllık
İspanyol işgalcilerin varlığından habersiz olduğu bu kenti geziyoruz.
Teraslar üzerine kurulmuş olan bu kentin
Ant Dağları’nın güzelliğini ve yeşilin birçok tonunu görmek mümkündür. Hayat boyu
çekebileceğiniz en güzel fotoğraf karelerini kadrajınızda görebileceksiniz.
Bugünkü turumuzu tamamladıktan sonra
Cusco’daki otelimize dönüyoruz.
4. Gün
Cusco - Puno
Kahvaltının ardından özel otobüsümüzle, yaklaşık
8 saatlik bir yolculukla Puno’ya ulaşıyoruz.
Vilcanota Nehri’nin kenarında kurulmuş köyleri
ve kasabaları görüyoruz. Yol üstünde Anadolu’nun somun ekmeğine çok benzeyen
yerel taze ekmekleri fırından alıp yiyoruz. Eşsiz manzara eşliğinde otobüsü
yolculuğu esnasında Pukara’da fotoğraf molası verip Puno’ya devam ediyoruz.
Puno Şehri dünyanın en yüksek rakımlı
Titicaca Gölü’nün kenarında kurulmuş olup 4000 metre yüksekliktedir. Akşam şehir
sokaklarında bol bol gezerek Lama Yünlerinden yapılmış çok renkli aktı, bere ve
diğer elişi hediyelik eşyaları alabilirsiniz.
Yolculuğumuz sonunda Puno’daki otelimize
varıp istirahate çekiliyoruz.
5. Gün
Puno – La Paz
Sabah kahvaltısı sonrasında limana gidip
tekne ile Uros Adalarına gitmek için sefere çıkıyoruz.
Titicaca Gölü’nün Puno şehri kıyılarında
yüzen bu adalar yerliler tarafından sazlardan yapılmıştır. Bu sazdan yapılan adalarda
yüzyıllardır yaşam devam etmektedir. İlkel sallarla evler arasında ulaşım
sağlanmakta olup hastane, okul ve diğer kamu binaları haricinde karada yaşam
yoktur.
Yüzen adalardan bir tanesinde yaşayan
bir aileyi ziyaret ediyoruz. Çok canlı
renkli kıyafetleri olan aile fertleri ile bol bol fotoğraf çekiyoruz. Sazdan
yaptıkları evleri ve salları detaylı olarak inceleme fırsatı buluyoruz. Dileyen
misafirlerimiz el yapımı hediyelik eşyaları satın alabilirler.
Tekne Turumuzun sonunda Bolivya’nın
başkenti La Paz’a gitmek için sınıra ulaşıyoruz. Sınırda Peru’dan çıkıp
Bolivya’ya girerken pasaport ve gümrük işlemlerini tamamladıktan sonra Bolivya’lı
yerel rehberimiz bizi karşılıyor. La Paz’a gitmek üzere yola çıkıyoruz.
La Paz Ant Dağları’nın zirvesindeki
geniş bir platoda kurulmuş, çarpık yapılaşmanın hakim olduğu bir başkenttir.
Son yıllarda yapılmış olan teleferik hattı ile ulaşıma bir çözüm bulunmuştur. Rehberimiz
eşliğinde bu teleferiğe binerek şehir manzarasını inceleme ve fotoğraflama
şansımız olacak.
La Paz’da otelimize yerleşip dinlenmeye
çekiliyoruz.
6. Gün
La Paz
Sabah alacağımız kahvaltının ardından,
Tiwanaku antik kentine kalıntılarına doğru yola çıkıyoruz. Ünlü güneş kapısı,
Ponce ve Fraile monolitleri, Akapana Piramidi, yarı yeraltı tapınağı ve
görkemli Kalasasaya kutsal tapınağıni ziyaret ediyoruz. Daha sonra Ay
Vadisi’ndeki yürüyüşümüzün ardından La Paz şehir turumuzu gerçekleştiriyoruz.
Şehir turu esnasında ilginç Büyücüler
Çarşısı’nda bol bol elişi hediyelik eşya dükkanlarından alışveriş yapabilirsiniz.
Şehir turunda Hükümet Sarayı’nı ve
Ulusal Kongre binasının bulunduğumu Plaza Murillo’yu geziyoruz.
Şehir turu sonrasında otelimizde
dinlenmeye çekiliyoruz.
7. Gün
La Paz – Arıca
Kahvaltımızın ardından Arica’ya doğru
yola çıkıyoruz. Başkent Laz Paz’ı arkamızda bırakıp Arıca’ya doğru hareket
ederken Şili sınırına varmış oluyoruz. Şili sınırında sıkı bir kontrolden
geçtikten sonra pasaport ve gümrük işlemlerini tamamladıktan sonra otobüsümüzle
Şili Yerel rehberimizle Arica’ya doğru yolculuğumuza devam ediyoruz.
Atacama Çölü kaktüslü tepeleri ile bizi
ürkütüyor. 8 saatlik bir yolculuk sonrasında Pasifik Okyanus kıyısında kurulmuş
bir liman kenti olan Arica şehrine varıyoruz. Akşam yemeği için dileyen
misafirlerimiz Şili mutfağının meşhur Ahtapotu ve diğer deniz ürünlerinin
tadına bakabilirler. Şili şarapları da şık restoranlarda servis edilmektedir.
8. Gün
Arıca – Santiago De Chile
Kahvaltı sonrasında, havalimanına
transfer oluyoruz. Yerel havayolları ile yaklaşık 2,5 saatlik uçun ardından
Santiago De Chile’ye varacak ve şehir turumuza başlayacağız. Tarihi şehir
merkezi, Casa De la Moneda, Plaza de Armas göreceğimiz yerler arasında olacak.
Başkan Allende’nin en çok güvendiği
adamı olan Pinoche ABD desteği ile O’nu devirmiş olup, sıktığı kurşunların ve ihanetin
izleri bir ibret misali olarak La Plaza de Armas’ta görülmektedir.
Turumuz sonrası konaklayacağımız
otelimize geçiyoruz.
9. Gün
Santiago De Chile
Kahvaltının ardından rengarenk bir liman
kenti olan Valparaiso’ya doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 1,5 saat sürecek
yolculuğun ardından Valparisio’ya varıyor ve şehri tanımaya başlıyoruz.
Şehir turundaki Lisbon Turumuza katılmış
olan misafirlerimizde hatırlayacağı Finikülerlere binerek Pablo Neruda’nın
evini dışarıdan ziyaret ediyoruz.
Ziyaret sonrasında Viña del Mar’a
gidiyoruz. Yol üzerinde dileyen üzüm bağlarındaki durağımızda meşhur Şili şaraplarını test ediyorlar.
Viña del Mar kordonboyunda gezdikten
sonra otelimize doğru yola çıkıyoruz.
Keyifli gezilerin ardından Santiago De
Chile’ye dönüyoruz. Konaklama otelimizde.
10. Gün
Santigo De Chile – İstanbul
Kahvaltı sonrası havalimanına transfer
olarak İstanbul’a doğru dönüş yolculuğuna geçiyoruz.