Taksimle ilgili süreci dikkatle izledim. Siyaseten iktidar ile aynı tarafta olmasamda toplumsal olaylarda yer almamayı tercih ettim. Bugün 04.06.2013 tarihi itibariyle Taksim protestoları etkisini yitirmeye başladığı için genel bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.
Dilerseniz süreci kronolojik olarak inceleyelim.
2013 yılı başında olayların kaynağı olan Taksimin yayalaştırılması süreci başladı.
27 Mayıs günü gezi parkının bir duvarının yıkılmaya başlaması ile bir grup oturma eylemine başladı. Oturma eyleminin dağıtılması ile orantısız güç kavramı gündeme geldi. Taksim platosunda yapılmak istenenlerlere karşı olan gruba yapılan müdahale protesto hareketlerinin fitilini ateşledi. Eylemcileri dağıtan polis grubu iktidardan emir almıştır ve görevini yapmıştır. Müdahale hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Orantısız gücün var olup olmadığına yargı karar verecek.
Başta Twitter olmak üzere sosyal medya vasıtasıyla, protesto ve oturma eylemleri hükümet karşıtı gösterilere dönüşmüş ve yayılmaya başlamıştır.
Görsel medya Taksim gündemine ağırlık vermediği için protestolara tabi tutulmuştur. Halk TV Taksim Protestoları ile birlikte sanal ortamda reyting rekorları kırmıştır.
Alışılagelmişsin dışında farklı kitleler aynı ortak payda ile hükümet karşıtı gösterilerde bir araya gelmişlerdir.
Facebook'ta oyun istekleri ortadan kalmıştır. Çoğu zaman sohbette kapalı konumda görünen kişiler sohbeti açık olarak Facebook'u kullanmışlardır.
Bazı gruplar protestolarda kamu malına zarar vermiş bazı gruplar ise kirlenen protesto alanını temizlemeyi görev bilmiştir.
90'lı yılların ev protestosu olarak nitelendirdiğim "sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemleri" kendiliğinden revize olmuş aynı saat itibariyle Başbakan'ın istifasına dair protestolar yükselmiştir.
Dünya'ya ağaç sökülmesine tepki eylemleri ile başlayan protestolar daha geniş kitlelere yayılmıştır.
28 Mayıs'ta protestolara milletvekilleri iştirak etmeye başladı. Kalabalıklar yıkım çalışmalarını engellemeye devam ettiler.
29 Mayıs'ta ilk polis müdalesi yaşandı. Sayın Başbakan'ın "Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız." şeklindeki açıklamasından sonra protestolar daha da artmaya başladı.
30 Mayıs'ta ikinci müdahale yaşandı. Katılımcı sayısı artmaya devam etti.
31 Mayıs'ta Sırrı Süreyya Önder kolundan yaralandı. Sezgin Tanrıkulu kalp krizi geçirdi. Ahmet Şık yaralandı. Hastaneler dolunca triaj (öncelikli tıbbi müdahale) noktaları ve meydan hastaneleri kuruldu. Farklı şehirlerdeki protestolar polis müdahaleleri ile son buldu. İstanbul 6. İdare Mahkemesi Topçu Kışlaşı Projesi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi.
1 Haziran'da halk Boğaziçi Köprüsü'nü geçerek Beşiktaş'a ulaştı. Protestocular polisin tazyizli su ve gaz bombaları kullandığı müdahaleye maruz kaldı. Sayın Başbakan'ın izni Taksim CHP protestosuna açıldı. Polisler geri çekildi. Akşama doğru Ankara'da da Kızılay Meydanı'na girişe izin verildi. AKUT başkanı Nasuh Mahruki'nini bacağı kırıldı.
2 Haziran'da polis müdahalesi daha da sertleşti. Yaralı protestoculara yardım eden doktorlar göz altına alınmaya başladı. TOMA'lar aktif olarak kullanılmaya başlandı. Basınçlı su kullanıldı.
3 Haziran'da eylemler Beşiktaş'a kaydı. Akrep'ler müdahalede kullanılmaya başlandı. Akşam saatlerinde gerginlik azaldı Beşiktaş'ta protestolar devam etmekle beraber müdahaleler ve haliyle gözaltılar azaldı.
Dün (03.06.2013) ve bugün (04.06.2013) iş yoğunluğum sebebiyle protestolara dair gelişmeleri takip edemedim. Ancak her iki günde de iktidar yanlısı grupların sokak protestolarına şahit oldum. Taksim protestocuların eylemlerinde de gözle görülür azalmayı fark ettim.
Bilanço
Gösterilerde 2 kişi hayatını kaybetti. Meydanlar alt üst oldu. İktidar karşısında daha da düşmanca bir kitle oluştu.
Peki şimdi ne olacak?
Otoriter iktidar tepkiler karşısında daha yumuşak davranmakla beraber faaliyetlerine kaldığı yerden devam edecektir. İktidar yanlısı grup protesto karşı ses çıkarmamıştır. Tepki göstermemiştir. İktidar partisi göreve devam edecektir. Söylenilenin aksine iktidarın kontrolü kaybetmemek için şimdilik sessizliğini korumakla beraber ısrarcı politikaları istikrarla sürdüreceği kanaatindeyim.
İktidarın protestolara karşı biraz sert tepki gösterdiği kanaatindeyim. Kritik dönemden geçtiğimiz şu günlerde daha sakin davranması gerektiği kanaatindeyim. Olayların büyümesinde iktidarın ve güvenlik kuvvetlerinin kusuru olduğu kanaatindeyim. Bu vesile ile turistler rezervasyonlarını iptal etmişlerdir. Muhtemelen 2020 olimpiyatlarını alamayacağız.
Tencere protestoları bir süre daha devam edecek ama İktidar uygulamalarından vazgeçmeyecek. Taslar tavalar çalınacak ama hani bir laf vardır ya aynı tas aynı tava değişen bir şey olmayacak.
Görsel Medya'nın suskunluğu artarken sosyal medyanın gücü daha da artacak. Tabi engellemenmezse!
Protestonun yanında ve karşısında olanlar ilk kez "taraf" olarak kendilerini ifade ettiler.
Sert Müdahaleler, uluslararası toplumda tepki gördüğü için Türkiye Cumhuriyeti Devleti eksi puan almış olmasından kaynaklı sorunlar yaşamaya devam edecek. 1989 tarihli Tiananmen Meydanı protestoları kadar kanlı olmamakla beraber gelecek nesiller olayları hatırlayacak.
İktidar sessiz ve tepkisiz olan %50'den almış olduğu güç ile yönetmeye devam edecek. Görsel medyayı yönetecek, Kanal İstanbul gibi büyük projeleri gerçekleştirecek. İktidarın yanında olanlar ekonomik güçlerine korumaya devam edecekler. Sayın Başbakan yüksek sesle konuşmaya devam edecek. Lehte ya da aleyhte Alkol yasakları gibi yasa tasarılara ısrarla yasalaşmaya devam edecek.
Protesto edenler kendilerini daha da baskı altında hissedecekler. Protesto etmeyenler biz gücümüzü pekiştirdik Sayın Başbakanımız onları susturduk diyecekler.
Sayın Başbakan'ın zorla tuttunu ifade ettiği en az yüzde ellinin yaşam tarzını kabul etmesekte daha fazla onlar gibi yaşar hale getirileceğiz, kabulleceğiz. AVM'lerden alışveriş yapacak parası olanlarımız hemşehri müteahhitlerin yaptığı kentsel dönüşüme uğramış lüks evlerde oturmaya devam edecek.
Nasıl ki seçim öncesinde Meydanları dolduran "Bindirilmiş Kıtalar" seçim sonucunda başarıya ulaşamamış ise Taksim Hareketleri ile iktidarı protesto edenler erken seçimle yeniden güçlenen iktidara ve hatta Sayın Başbakanın Başkanlık Süreci'ne şahit olacaklar.
Sonuç olarak iktidar, kendisine gelen tepkiler karşısında farklı etkilerde bulunacak. Sorunların şiddetle çözülmesi mümkün olmadığı gibi kendisinin düşüncesi dışındaki düşünceleri kabul etmeyen düşüncelerin varlığının ülkeye bişey getirmeyeceği açık. Demokrasi dediğimiz şey karşıt düşünceye sahip olanların birbirlerinin düşencesine saygılı olması değil midir?