21 Aralık 2017 Perşembe

Turkish For Albanians - Turqisht Per Shqiptaret

Teacher 


Turkish     - Mother Tongue
English     -  Advanced 
Albanian  -  Pre-Intermediate

Turqisht Për Shqiptarët

Mesues:

Turqisht - Gjuha Amtare
Anglisht - Nivelin e avancuar
Shqip - Para ndërmjetëse

Whatapp +90 538 275 10 54 (Only Message)

Turkish For Albanians
Turqisht Per Shqiptaret




6 Aralık 2017 Çarşamba

21. Yüzyılda Devlet Teorisi

1. Nüfus - Nicelik ve nitelik 
2. Bireysel girişim
3. Kurumsal girişim
4. İstihbarat
5. Silahlı kuvvetler
6. Sivil toplum örgütü 
7. Yerel yönetimler
8. Bilgi yönetimi
9. Coğrafyaya hakimiyet 
10.Sağlık 
11. 


13 Kasım 2017 Pazartesi

Yedikule Zindanları Turu

Bir avukatın gezileri devam ediyor. Yedikule Surları turum için çok önceden hazırlık yaptım ve gidilecek yerleri araştırdım. Bir gece öncesi gezeceğim yerlere ilişkin yürüyüş rotasını hazırdım. Hatta bana yoldaş olsun diye bir arkadaşımı da yürüyüşe çağırdım. 

7 Kasım 2017 Salı

İstanbul Surları Turu Notları

İstanbul Şehri, uygarlık tarihi boyunca önemli bir kavşak noktası olmuştur. Hani tüm yollar Roma'ya çıkar derler ya, bence o Neo Roma yani İstanbul'un ta kendisidir. 

9 Ekim 2017 Pazartesi

"Diğer Adam" Özelinde Varoluşçuluk

Bir Adam Özelinde Varoluşçuluk yazımı dün gece tamamlayıp Bir Adam'a yazıyı gönderdim. Bir Adam yazıyı okudu, beğendi ve  beni onurlandırdın dedi, teşekkür etti. Tabii ki bu yazıyı yazmak zorunda idim. Neden mi?

7 Ekim 2017 Cumartesi

"Bir Adam" Özelinde Varoluşçuluk

On beş sene boyunca başlamak bilmeyen felsefe kitabını geçen ay bitirdim. Notlarımı aldım ve bir kısmını yayınladım sanki ilkokul öğrencisine verilen kitabı özetleme ödevi gibi. 

Kitap değerli olunca kütüphanede beklememesi gerek birilerine okunması için verilecek. Önce ressam komşum istedi ama başkasına verdim. Peki kime? Bir Adam'a verdim. 

Kim bu Bir Adam? 

26 Eylül 2017 Salı

Türkler Neden Yabancı Dil Öğrenemiyor?

Sorunun en büyük kaynağı Türk dilinin yapısından kaynaklanıyor olmakla beraber Türklerin yabancı dil öğrenememesini en büyük sebebini yabancı dil eğitimine geç başlanılmış olması oluşturuyor. 

Çocuk yaşta öğrenmiş olduğumuz bazı şeyleri halen kullanmaya devam ediyoruz. Bir kazanımı ne kadar erken edinirsek o kazanımı o kadar çok kullanmış olduğumuz için orantılı olarak o kadar verim elde edebiliyoruz. Onbeş yaşına gelmiş bir çocuğun veya bir üniversite öğrencisinin zaman problemi bir yana algılama ve öğrenme kapasitesi çocuklara göre farklılık gösteriyor. 

Yoğunlaştırılmış eğitim görülen hazırlık sınıfları odaklanma problemini öğrenci açısından en aza indirgiyor. Öğrenci bir tek yabancı dile odaklandığı seyreltilmiş programlara göre daha çok başarı elde ediyor. 

Haftada dört veya altı saatlik okul müfredatından da sonuç elde edilememesinin bir başka sebebi öğrencinin okul dışı zamanda ders tekrarı yapmaması oluşturuyor. 

Ezbere yapılan eğitim de bilginin birden girip birden çıkmasına sebebiyet veriyor. 

Yabancı derslere katılım öğrenci sayısının fazla olduğu sınıflarda daha az olduğu için verim düşüşe geçiyor. Otuz kişilik bir sınıfta yabancı dil öğrenmek ile on kişilik sınıfta yabancı dil öğrenmek arasında büyük zaman farkları oluşuyor. Bu örnek öğrenci aritmetik olarak üç kat daha fazla etkileşimde bulunmak zorunda kalıyor.  

Türk eğitim sistemi monolog şeklindeki dersleri zorunlu kılıyor. Öğrencinin katılımın zaruri olduğu yabancı dil sınıflarında öğretmenin tahtada tek başına bir şeyler yazıp çizmesi öğrenci için bir şey ifade etmiyor. 

Öğrenme süreci aslında bir algı süreci. Peki bu algı süreci hangi becerilerden oluşuyor. 

Dilbilgisi,
Kelime bilgisi, 
Okuma bilgisi, 
Yazma,
Konuşma, 
Dinleme

Etkin yabancı dil eğitimi için öğretmenin bu becerilerden tümünü öğrencilerine kazandırması gerekiyor. Bu becerilerin tümü sadece sınıfta yapılacak çalışma kazanılamaz. Öğrencinin sınıf dışında da becerileri ayrı ayrı kullanması gerekiyor. 

Unutulmaması gereken bir diğer unsur ise öğrencinin kendi ana dilini günlük yaşam ihtiyaçlarının ötesinde dilbilgisi yönünden çok iyi biliyor olması gerektiğidir. Aksi halde öğrenci kıyaslama yapamaz. Ana dille yabancı dil farklı dil gruplarına ait olsalar da öğrenci kafasında çağrışım yapmadan yabancı dili öğrenemez.

Çevre faktörü yabancı gelişiminde en önemli etkenlerden birini oluşturuyor. Öğrenci sınıftan çıktıktan sonra kendi ülkesi dahilinde kendi ana dilini kullanıyor. Yabancı dilini kullanmak zorunda olmayışı öğrencinin becerilerini gelişmesine engel oluyor. 

Öğrenci yabancı çok iyi bilmiyor olsa bile kendisini zorlayarak belirli seviyede yabancı dil becerilerine sahip olabiliyor. 

Gerek özel dil kursların gerekse özel derslerde öğretmen öğrencinin ihtiyaçlarına özel eğitim programı geliştiriyor. Öğretmen yıllardır süregelmiş ve güncel olmayan okul müfredatlarına bağlı kalmıyor. 

Unutmamak gerekir ki yabancı dilde alt yazılara mümkün olduğunda az bakılarak izlenen bir film veya bakarak dahi olsa okunan şarkı sözleri öğrencinin becerilerinin gelişmesine yardımcı oluyor. 

Tüm yabancı dil öğrencilerine başarılar dilerim. 

Neden Yabancı Dil Olarak İngilizce Öğrenmeliyiz? yazımızı okumak için üzerine tıklayınız. 

20 Eylül 2017 Çarşamba

Büyücü Avukat

Değerli Meslektaşım,


Absürt talepler ile karşı karşıya kalmadığınız gününüz oluyor mu hiç? Son zamanlarda bu tür taleplerle daha çok karşılaşır oldum. Çoğu zaman kendimi bir psikolog gibi hissetmek dışında mantık dışı taleplerin çözüm masası gibi hissediyorum. Tıpkı kamu kurumlarının çözüm masaları gibi. 

Adli tatil öncesindeki zihni yorgunluğunu nispeten atmış bulunsam da bayram uzatmalı adli tatil sonrasında yeniden aynı dertlerden mustaribim. Sorunlara çare olmak bizim işimiz. Mesleğin doğası gereği sorunları olan insanlar bize geldiği için bu duruma öyle ya da böyle alıştık demekten başka çaremiz yok. Ta ki mesleği bırakana kadar.

Alışılagelmiş sorunlar yumağına bulanan iki olayı sizlerle paylaşmak isterim. Ama önce Büyücü Avukat titrimden biraz sizlere bahsetmek istiyorum. 

Tarihsel sürece bakıldığında kabile yaşamında büyüler ve büyücüler vardı. Kabile üyesi sorunun çözmek için büyücüye başvurur, büyücü sır niteliğindeki büyüleri ile kabilenin sorunlarına çare olurdu.

Din kavramının ortaya çıkması ile birlikte büyücünün yerini din adamları aldı. Tek tanrılı dinler ile birlikte eski anlamdaki kabileler yerlerini köy, kasaba, şehir hayatında kendine yer bulmaya ve birey olmaya çalışan bizlere bıraktı. 

Büyücünün büyüsü din kavramı ile birlikte  duaya dönüştü. Kutsal değere inanç din adamını aracı kılmayı her zaman gerekli kılmasa da din bilincindeki farklılıklara göre din adamı daha da önem kazandı.

İnsan kendini yetersiz gördüğü noktada kendini dine yakın hissetti. Bu yakarış dini vecibenin yerine getirilmesinin ötesine geçerek bireyin çaresizliğinin belki de yalnızlığına çözüm arayışı olmanın ötesine geçemedi. 

Neden bunların anlattım dediğinizi duyar gibiyim. Din konusunda uzman değilim. Din konusunda bir şeyler anlatacak durumda da değilim. Ama kendimi absürt problemlerle karşı karşıya buluyorum. 

Neler var derseniz son günlerde karşılaşmış olduğum bir kaç örnekten bahsetmek istiyorum. 

- Dava kira hukuku kaynaklı. Kiralayanın müteveffa babasından intikal yoluyla edinmiş olduğu dükkanları var. Müvekkil adayı ile öngörüşmede kiracı ile sözleşmenin babası ile yapıldığını öğreniyorum. İş sahibi zamanında kırtasiyelerden temin edilmiş olan matbu kira sözleşmesini getiriyor. Kira kontratı okumaya başlıyorum. Tam son sayfaya geçiyorum ve sürpriz. Kiralayan kısmında kiralayanın ismi ve imzası var kiracı kısmında isim var ama imza yok. Gelin bu sorunu çözebilirseniz çözün. Bu hatayı yapan müteveffa kendisinden basiretli olması beklenen tacir. Hani şu Medeni Hukuk kitaplarında yer alan makul ve orta zekalı olması beklenen insanın bir kalem üstü diyelim. Anlayan anladı. 

- Sabaha karşı bir CMK görevlendirmesi ise karakola varıyorum. Suç uyuşturucu alım satımı yapmak. İki tane şüphelinin biri için görevlendirilmem söz konusu. Müvekkil ile avukat görüşme odasından görüşmeye başlıyorum. Askerden yeni gelmiş delikanlı uyuşturucu kullandığını kabul ediyor. Daha önceden denetimli serbestlik dosyası bulunmuyor. Olağan şartlarda uyuşturucu kullanmaktan denetimli serbestlik ile serbest kalabilecek durumda. Görüşmenin sonunda diğer şüphelinin aracından çıkan maddeyi de nedense kabul etmek istiyor. Neden diye sorduğumda kendisinin arkadaşı olduğunu daha önce arkadaşının sabıkası bulunduğunu ve onu kurtarmak istediğini söylüyor. Böyle arkadaşa can kurban. 

Bu seferlik bu kadar. Gel de şimdi büyücü olma. Bir tarafta yıllardır imzasız kira sözleşmesi ile mülkünü kullandıran mal sahibi diğer taraftan başkasının suçunu üzerine almaya çalışan şüpheli. Kira ilişkisi banka hesapları ile bir şekilde ispatlanacak ve genel kurallara göre çözüme bağlanmaya çalışılacak. Uyuşturucu madde kullanan çocuk arkadaşının suçunu üstlenmekten vazgeçti. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ya tutuklansaydı ne olacaktı?

Avukat bey, biz ne yapacağız? Neden bizim işimizi yapmıyorsun? Neden bize çare olamıyorsun? Neden bizim davamızı almak istemiyorsun?

Peki şimdi ben size soruyorum. Ben büyücü müyüm? 

2 Mayıs 2017 Salı

İsmail Erdoğan'ın Ardından

Sosyal medya ile birlikte kötü haberlerden daha çabuk haberdar olmaya başladık. Dün sabah ülkemizin yetiştirdiği en önemli güreş antrenör ve hakemlerinden İsmail Erdoğan'ın vefat haberini aldık. 1999 yılında yaşanan 17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinden sonra ailem depremzede olarak Afyon'da dokuz ay bir devlet kurumunun misafirhanesinde kalmıştı.

19 Nisan 2017 Çarşamba

Hukuk ve Demokrasi Kültürü

Uzun bir ayrılıktan sonra merhabalar,

İnsan kendi derdine düşünce başka şeylerle uğraşamıyor ve hatta uğraşmak istese de muvaffak olamıyormuş, tecrübe ile sabitlendi. 

Yanımda olup desteklerini benden esirgemeyen ailem, dostlarım ve konuya bir şekilde vakıf olan herkese teşekkürlerimi bu vesile ile bir kez daha iletmek isterim. Artık yeni ufuklara yelken açma zamanı. 

*                           *                             *            

Sayısını unuttuğum terör olayları ve darbe teşebbüsü ile geçirilmiş 2016 yılı süresindeki toplumsal travmayı 2017'de yeni bir sayfa açarak aşmaya çalıştık. 

2017 yılına da Anayasa değişikliğine dair referandum süreci damgasını vurdu. Bir hukukçu olarak değişiklikler konusundan soranları bilgilendirdik. Kimileri bu değişikliklerin ne getirdiğini anladı kimileri ise ya anlamadı ya da anlamazlıktan geldi. 

Referandum akşamında YSK'nın almış olduğu kararlar gündeme çığ gibi düştü. Taksim olayları kadar olmasa da toplumsal protesto gösterileri ve referandum sonrasındaki tartışmalar yeni gündemimiz oldu. Son olarak bugün (19.04.2017 tarihinde) ana muhalefet partisinin müracaatı olumsuz neticelendiği için referanduma yönelik itirazlar fiilen olumsuz neticelenmiş oldu. 

Referandum lehine oy kullananlar sessizliğe bürünmüşken referandum aleyhine oy kullananların sesi protestolar nezdinde artarak sürüyor. 

Hukuk ve siyaset bilim nosyonuna olmayanların referandum konusu değişiklikler hakkındaki görüşleri kendilerini öğretilenleri papağan gibi tekrarlamaktan ileri gidemedi. Şahsi nitelikteki bu eleştirim gerek lehte gerekse aleyhte oy kullananlar için de geçerli. 

İnsan mühendisliği kavramını şekillerden en önemli unsuru hukuk oluşturur. Hukuk ile ve özellikle de ceza hukuku ile bazı statülerin korunması veya bazı eylemlerinin yasaklanmasını yaptırıma bağlayarak toplumun şekillendirilmeye çalışılması geçmişten beri süregelen bir Türk Devlet Geleneğinin alışkanlığı olmuştur. Yeterli bilince düzeyine sahip olmayan toplumlarda kamu yararını koruma içgüdüsü ile hareket eden diğer devletlerde hukukun zorlayıcı gücünü kullanarak belli statüleri topluma yani vatandaşlarına kabul ettirmeye çalışır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki benzer uygulamalar tüm dünya ülkeleri nezdinden örnek kabul edilerek toplumun hızlı bir şekilde belirli bir düzeye çıkmasına yardımcı olmuş ve değişim süreci toplum tarafından da hızla benimsenerek günlük hayatta kabul edilebilir hale gelmiştir. 

Gerek cumhuriyetin kuruluş yıllarında gerekse günümüzdeki bazı uygulamalar halihazırda toplum tarafından benimsenmediği için kağıt üzerindeki değişim toplumun DNA'sının bir parçası olamamıştır. 

Bunlardan birisi de seçme ve seçilme hakkıdır. Seçme ve seçilme hakkı Roma'ya kadar dayanır. Belirli bir seviyedeki vatandaşlar senato ile birlikte Roma'da söz sahibi olmuştur. Yıllardan beri süregelen uygulama Roma ve Grek kültürünün bir parçası olmuş ve güçlenerek bugüne gelmiştir. 

Osmanlı'nın yıkılış dönemindeki demokrasi hareketleri Padişahın mutlak iradesinin gölgesinden kaldığı için uygulanabilir olmamıştır. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında seçme ve seçilme hakkının benimsenmesi ve de özellikle Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi demokrasiyi benimsemiş olan diğer ülkelere de örnek olmuştur. Ama bu demokrasi anlayışı belirli gruplar tarafından partizan uygulamalarla baltalanır hale gelmiştir. Bu baltalanma zihniyeti bazı kesimler tarafından amaç haline gelmiştir. 

Demokrasiyi özümsemiş olan Roma ve Grek kültürü, coğrafi keşiflerin etkisi ile yeni dünyaya ulaşmış; ABD, Kanada ve Avustralya gibi kıt'asal büyüklükteki ülkelerin kuruluş felsefesini oluşturmuştur. 

Gelelim Türkiye'ye. Ülkemizin kuruluş yıllarındaki demokrasi uygulamaları gerçek anlamda demokrasi kültürüne benimseyememiş halkımız tarafından doğru anlaşılamamıştır. Bu sorun halen devam etmektedir ve kanaatimizce bir süre daha devam edecektir. 

Referandumun lehine ve aleyhine görüşü olan her iki grup içindeki tezleri biraz daha derinleştirmek istiyorum. 

Lehte olan görüş özetle demokrasinin ve bürokrasinin işleyişinin hızlandırılması için ABD örneğinden yola çıkarak bu sistemi üzerinde kısmi oynamalar yaparak kabul edilmesini savunmuştur. Lehte olan görüşün eleştirilmesinin kökeni zaten on yılı aşkın bir süreçte Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında elle tutulur bir uyuşmazlığın olmayışı özellikle Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki süreçte Başbakanın makamının de facto (fiili) olarak ortadan kaldırılmış olmasından kaynaklanmaktadır. De facto olan durum Anayasa değişikliği ile de jure (yasal) hale gelecektir. 

Aleyhte olan görüş ise söz konusu değişikliğin iradenin tek kişiden toplanması açısından sakıncalı olduğu tezini ileri sürmektedir. De facto olan durumun de jure olmasının anlamı yoktur. 

Adı geçen değişiklikler her iki taraf temsilcileri tarafından uzun uzadıya tartışıldığından ve bugün itibariyle YSK'ya yapılan itirazların neticesiz kalacağının fiilen belli olmasının ardından iç hukuk yollarının tüketilmesi sonrasından AİHM'ne müracaat dışında yapılacak bir şey kalmamıştır. AİHM'den muhalifler lehine bir sonuç çıkmış olsa bile bu kararların iktidar tarafından uygulanacağını zannetmiyorum. Hatta AİHM'nin statüsünün Türkiye tarafından askıya alınacağını düşünüyorum. 

Burada tartışmalara bir noktaya çekmek istiyorum. Her iki tarafta referandum sonucunu değiştirecek yöndeki irade sakatlıklarının var olup olmadığı ve böyle bir sakatlık var ise bu sakatlığın kabaca 2 milyon oy ve/veya %2'lik bir oy değişikliği üzerinde hemfikir durumda. 

Burada atlanılan nokta bence şu. Önceki seçimlere göre yüzde anlamında oy kaybına uğrayan iktidarı destekleyen kitle teorik olarak yüzde 48 olarak kabul edilmiş ve referandum değişiklikleri reddedilmiş olsa bile bu düşündürücü çoğunluk iktidarda olduğu için yine eski yöntemler ile ülkenin bir şekilde yönetilmesine vesile olacaktır. Burada rakamlara takılmaması kanaatindeyim. Önemli olan bu kitlenin gerçek anlamda demokrasi kültürüne sahip olup olmadığı yönündeki karşıt görüşün tezidir. Karşıt görüşün antitez yaratma konusundaki başarısızlığı, tezin hileli olduğu iddia edilen kısım haricindeki yüzde 48'lik kesimin başarısını oluşturmaktadır.  

Demokrasi ayıbı olarak tüm kesimler tarafından reddedilen 1982 Anayasası her iki tarafın işine gelen değişiklikler dışında aynı şekilde kalmaya devam etmektedir. Burada her iki tarafta sınıfta kalmıştır. Örneğin dokunulmazlıkların kaldırılması, seçim barajı tartışmaları bir türlü aşılamamıştır. 

Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeleri hakkındaki tartışmalara girmek istemiyorum ki bu durumda ben kendi dünya görüşüm ile çelişmiş olurum. Fırsatını bulsa bu maddeleri değiştirmek isteyecek bir kitlenin de varlığı da ortadadır. 

*                  *                 *

2016-2017 yılı uzay yolculuğunun Ay'a Seyahat sonrasındaki ikinci aşaması alan Mars Seyahatine kilitlenmiş durumda. Gerek uluslarlarası uzay platformu gerekse Hollywood buna yönelik çalışmalar üzerine mesai harcıyor, insanları dünya dışında yaşama fikren hazırlıyor. 

Bilindiği uzay çalışmaları kısa vadede (en azından yüz içinde) Güneş Sistemi dışındaki mecralara yolculuğu mümkün kılacak boyutta gelişmeleri sahne olamayacak ise de uzay çalışmaları, uydu iletişimi, meteorolojik çalışmalar, teflon gibi katma değeri yüksek getirisi olan çalışmalara önayak olmuştur.

Uzaya yönelik AR-GE çalışmaları milyarlarca dolarlık bütçeleri ile dünya dışı kalıcı yaşama kısa vadede önayak olamasa da dünyadaki yaşamı daha sürdürülebilir hale gelmesine katkıda bulunacaktır.

*                   *                     *

Dünya nüfusu günde 250.000 net artışa sahiptir. Çocukluğumda 50 milyon ülke nüfusu 80 milyona ulaşmıştır. Kırsal nüfusun azalması ile kentleri besleyecek kaynaklar kısıtla hale gelmeye başlamıştır. Kent nüfusunun artmaya devam etmesi ile kentlerde açlık ve susuzluğu yaşayacağımız günler çok uzak değildir. 

Dünya; nüfus artışı, sürdürülebilir yaşam, uzayda alternatif yaşam alanı kurma gibi çabalarına kafa patlatırken; toplumumuzun tartışma alanı mecliste kuzu sarması olan iktidar ile muhalefetin danışıklı siyaset tartışmaları ile boşa zaman kaybetmektedir. 

Alternatif yaşam planlamasının yapılmadığı zamanlar çok yakındadır. O günler geldiğinden yiyecek ekmek bulamayacağımız gibi içecek suyun da hangi saflıkta olacağı tartışmalıdır. 

Kısırdöngüsel tartışmaların aşılması dileği ile sağlıcakla kalın.   






14 Şubat 2017 Salı

Trajedinin Dik Alası

Değerli meslektaşım, 
Şüphesiz meslek yaşamımız boyunca önümüze gelen dosyalarda yüzlerce trajediye tanıklık ettik. Ancak az sonra anlatacaklarım  bir trajedinin önüne geçiyor. 

Geçen gün, iş dışında zamanımı geçirmiş olduğum bir kafede çalışan bayan bir garsondan telefon aldım. Kendisi başına bir olay geldiğini söyleyerek acilen benimle yüz yüze görüşmek için randevu istedi. 

İş çıkışı sonrasında kendisinin çalıştığı yerde buluşmayı istedim. Bana "Sizinle başka bir yerde görüşmek istiyorum" demesi üzerine her halde çalıştığı  işyerinde iş hukukuna dayalı bir sıkıntısı var diye düşünerek başka bir yerde buluşmak üzere sözleştik. 

Karşılaştığımızda normalde güler yüzlü bu kızcağızın yüzü ölü rengine bürünmüştü. Çevremdeki işsiz kalmış olanları ve işsizliğin ulaşmış olduğu boyutları düşünerek kızcağızın ruh halini anlamaya çalıştım. Ama bir gariplik vardı. 

Önce kız kendisini anlatmaya başladı. Sekiz çocuklu bir ailenin çocuğu olduğunu, babası ve diğer bir kız kardeşi ile çalışarak hayatta kalma mücadelesini verdiklerini ve kan davası sebebiyle köylerinin terk ederek İstanbul'a geldiklerini söyleyince, ekonomik olarak ne kadar zorluk içinde oldukları ve kızın çalıştığı işten aldığı paranın ailesinin hayatı için ne kadar önemli olduğunu idrak etmeye başladım.

Görüşme ilerleyen dakikalarında söz sadede gelince, hiçbirinizin duymak istemeyeceği şeyler duyarak adeta şok geçirdim.

Görüşmenin sebebi bu kızcağızın 13 yaşındaki küçük kız kardeşiymiş. Bu 13 yaşındaki küçük kız okul çevresinde biri ile ilişkiye girerek hamile kalmış.  Hamilelik herhangi bir doktor kontrolü olmadan sorunsuz bir şekilde 8 aya kadar sürmüş. Bir gün küçük kızın diğer ablası bu 13 yaşındaki kızın karnının büyüdüğünü fark etmiş ve küçük kız kardeşini sıkıştırarak onun hamile olduğunu öğrenmiş. Hamilelik olayından bir tek küçük kızın iki ablası ile annesi haberdar olmuş. 

Son olarak kız doğum sancısı ile erken doğum yapmak üzere acil olarak hastaneye kaldırılmış. Doğum gerçekleşmiş. Küçük kız hastanede bir gece kaldıktan sonra taburcu edilmiş ama yenidoğanın birkaç gün daha hastanede kalmasına karar verilmiş. Bu arada doğum yapan küçük anne 15 yaşından küçük olduğu için olay karakola intikal etmiş. Küçük annenin iki kere ifadesi alınmış. Bebeğin biyolojik babası da gözaltına alınmış. 

Son görüşmemizde küçük evlilik dışı doğan bu bebeğin nüfus kağıdını çıkartmak için uğraşıyordu. Çocuktan haberdar olan aile bireyleri bebeğin hastaneden çıktıktan sonra çocuk yuvasına verilmesine karar vermiş.  

Bazı zamanlar sorunlar üst üste gelir ve insan psikolojisini öyle olumsuz etkiler ki sanki sorun çekmek için dünyada geldiğine inanır insan. Bu olayda onlarda biri. Sekiz çocuklu aile kan davası sebebiyle köyünü terk ediyor ve İstanbul'a yerleşiyor. Bu ailenin kızlarından biri kaçarak töreye aykırı şekilde evleniyor. Baba yıllardır kızı ile görüşmüyor. Aynı ailenin büyük erkek evladı evli olan bir kadın ile irtibat kuruyor ve baba bir darbe daha yiyor. Bu talihsiz baba 13 yaşındaki talihsiz kızının doğumundan habersiz. Zaten babanın haberi olsa töreye göre kız baba ya da erkek kardeşler tarafından ortadan kaldırılacak. 

Bana danışan ablanın yanından ayrıldıktan sonra evime döndüm. Mesleğimiz duygusallıktan uzak durmanın profesyonelliğin  gereği olduğunu lanse etmekte ise de 11 yıllık avukatlık döneminde ilk kez böyle bir şey ile karşılaştığım için bu olayın etkisinden kurtulamadım.

Küçük anne eğitim hayatını nasıl yürütecek? Günahsız yavrucak nasıl bir hayat sürecek? Mıknatıs gibi sıkıntıları kendisine çeken baba  ya da ağabeyler bu olayı öğrendiklerinden küçük anneye karşı nasıl tepki verecek? Olayların üstesinden gelebilmek için nasıl bir yol izlenecek? 

Bu soruların cevabını bulmak için sabaha kadar uyuyamadım. Kendi sıkıntımı unuttum diyebilirim. Şu bir gerçek ki küçük kızın bir şekilde anne olduğu ortaya çıkacak. Ailenin tepkisinden korkulduğu için olayı ailesine intikal ettirmeyen ve anne olan küçük kız canına zarar gelmemesi için evinden uzaklaştırılacak. 

Yaşanan birçok sıkıntıya rağmen ayakta durmayı başarabilmiş bireyler olarak bugüne gelmiş durumdayız. Bir hukukçu olarak toplumun diğer kesimlerine göre ayaklarımız nispeten daha sağlam olarak yere basmakta. 

Peki çevremizde yaşanan bu kadar sıkıntıya rağmen, toplumun çoğunun sahip olamadığı ünvan veya çevre veya para gibi sahipten hiçbir şey olmamış gibi nasıl yaşamaya devam edeceğiz?

Son bir yılda darbe teşebbüsü, terör olayları ile toplu ölümler ve aile trajedilerine daha sık tanık olduktan sonra çözümsüz sorunlar çözmeye çalışma mesleği ile iştigal ettiğimi hisseder oldum. 2017 yılının geri kalanında bu ve benzeri trajedilerin bitmeyecek ise de en azından azalmasını ümit ediyorum. 

Saygılarımla.

27 Ocak 2017 Cuma

Haktanırlık Kavramı Üzerine

Hukuk; insani ilişkileri düzenleyen kurallar bütünü şeklinde tanımlanırken; hak ve ödev; sanki hukuk kavramının anlamını daha net ifade edebilmek için yaratılmış kavramlar olarak ön plana çıktı.

13 Ocak 2017 Cuma

Gayrimenkul Danışmalığında Karşılaşılan Hukuki Sorunlar

En iyi yatırım gayrimenkule yapılan yatırımdır. Bu sözden yola çıkarak biz hukukçularda gayrimenkul hukukuna ayrı bir önem veririz. 

7 Ocak 2017 Cumartesi

Doğrudan Satış Nedir?

Evden para kazanmak ister misin? 
Dükkan açmadan para kazanmak ister misiniz?
Nasıl para kazanılır?
Hızlı para kazanma yolları nelerdir?
Boş zaman ek iş yaparak para kazanmak ister misiniz?
Kolay yoldan para kazanmak ister misiniz? 
İnternetten para kazanmak ister misiniz?