25 Aralık 2013 Çarşamba

Yeni Bakanlarımız

Başbakan Yardımcılığı'na Emrullah İşler
Adalet Bakanlığı'na Bekir Bozdağ
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na Ayşenur İslam
Ekonomi Bakanlığı'na Nihat Zeybek
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na İdris Güllüce
Gençlik ve Spor Bakanlığı'na Akif Çağatay Kılıç
İçişleri Bakanlığı'na Efkan Ala
Ulaştırma Bakanlığı'na Lütfü Elvan
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na Fikri Işık
AB Bakanlığı'na Mevlüt Çavuşoğlu

24 Aralık 2013 Salı

17 Aralık Operasyonu, İstanbul Barajları, Elektrik Kesintileri, Mustafa Balbay ve TCG Değirmendere Römorkörü

Gezi Parkı olayları sırasındaki güvenlik güçleri müdahalesinin ölçülü olup olmadığı yönündeki tartışmalar dinmeden meydana gelen 17 Aralık Operasyonu, hız kesmeyen ülke gündeminde yeni dalgalanmalara neden oldu.

"Flaş haber" kodu ile yayınlanan üst düzey emniyet müdürlerine dair yer değiştirme haberleri operasyonlardan kaynaklanan şokun yön değiştirmesine neden oldu. 

Dershanelerin kapatılması olayı ile derinleşen Hükümet-Cemaat gerilimi, 17 Aralık Operasyonu ile taraflar arasındaki gerilimin artmasına ve gemilerin yakılmasına neden oldu. 

Gündemin sakin geçtiği günlerin bir elin parmaklarını geçmediği Türkiye gündemi Mustafa Balbay'ın tahliyesi ile hareketlenirken 17 Aralık Operasyonu ile Balbay'ın özgürlüğüne kavuşmasını unuttuk. 

TCG Değirmendere Römorkör'ü 10 kişi hayatını kaybettiği halde haber gündemindeki yoğunluk 10 kişinin can kaybının gündemin alt sıralarında yer almasına neden oldu. Cenaze törenlerinin bir gün sonrasında tersane kazasını da hatırlamayacağız. Tıpkı Afyon cephaneliklerinde şehit olan 25 askeri unuttuğumuz gibi.

İski internet sitesinde yayınlanan istatistiklere göre İstanbul Barajlarının doluluk oranları %37'ye düştü. Yağışlara rağmen düşüş devam ediyor. 2014 yılını susuz yaz bekliyor. 

Türkiye tükettiği elektriğinin yarısından fazlasını doğalgaz çevrim santrallerinden temin ediyor. Kışın soğuk geçmesi nedeniyle günlük doğalgaz tüketimi 200.milyon metreküpü geçmiş durumda. Doğalgaz arzı yetersiz kalıyor. Elektrik üretmek için gereken doğalgazı ısınmak için kullanıyoruz. Elektrik kesintilerinin artması bekleniyor. 

17 Aralık Operasyonu'nda soruşturma İran asıllı Türk vatandaşı Zerrab'ın kamuoyunda tanınmayan ortakları üzerine derinleşiyor. 

17 Ağustos Depremi sembol müteahhidi Veli Göçer idi. İçimden bir ses 17 Aralık Operasyonu'nda ihalenin Zerrab'a kalacağını söylüyor. Güneş balçıkla sıvanmaz. Umarım iç güdülerim beni yanıltmıştır. 

2000'li yıllar benim için çok hızlı geçiyor. Muhtemelen sizler içinde öyle. Her geçen yıl daha da hızlı geçiyor. 2013'te çok hızlı geçti. Bakalım 2014'te neler göreceğiz. 

Av. Ali Emre DEŞAT

Site Haritası















29 Ekim 2013 Salı

Cumhuriyet Bayramı Mesajı

Cumhuriyetimizin 90. yıl dönümünü kutlamanın gururunu yaşamakta olduğumuz bu günde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere; ülkemizin gelişmesinde ve milletimizin çağdaşlaşmasında emeği geçen insanlarımıza şükranlarımı arz eder, aziz vatan toprağı uğruna canlarını feda etmekten çekinmeyen tüm şehitlerimizi rahmetle anarım.

Av. Ali Emre DEŞAT
aliemredesat@gmail.com

+90 (538) 275 10 54

9 Ekim 2013 Çarşamba

Yargıtay'ın Balyoz Kararı

Yargıtay 9. Ceza Dairesi Balyoz Davası hakkındaki kararını verdi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 33 sanık hakkındaki beraat kararı onanırken 63 Sanık hakkındaki mahkumiyet kararı eksik soruşturma sebebiyle bozuldu. 24 sanık hakkında mahkumiyet için yeterli delil yoktur denilerek bozuldu. Diğer sanıklar hakkındaki ceza kararları onandı. 124 kişinin çeşitli sebeplerden tahliyesine karar verildi. 

Peki süreç nasıl işleyecek? 

Haklarında beraat kararı verilen sanıklar aklanmış oldular.

Haklarında mahkumiyet için yeterli delil yoktur denilerek hükümleri bozulan 24 sanık yeniden 10.Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacaklar. Yerel mahkeme önceki kararında direnebilir. Direnme sonrasında karar Ceza Genel Kurulu incelemesine tabidir. 

Haklarında mahkumiyet kararı eksik soruşturma sebebiyle bozulan 63 sanık yeniden 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacaklar. Bu 63 kişi haklarında beraat kararı verilebileceği gibi mahkumiyet kararı da verilebilir. Direnme sonrasında karar Ceza Genel Kurulu incelemesine tabidir. 

Haklarında verilen mahkumiyet kararı onanan 237 sanığın kararı düzeltme yoluna başvurmam hakkı var. Ancak karar düzeltme talebi yine aynı Yargıtay Ceza Dairesi tarafından yapılacağından adı geçen Yargıtay Ceza Dairesi'nin farklı bir karar vereceği beklenmemektedir. İç hukuk yollarının fiilen tükenmiş olduğu bu karar ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmenin yolu açılıyor. AİHM'nin sanıkları hakkında verilen kararda adil yargılama yapılmadığına dair vereceği karar ceza yargılama açısından yeniden yargılama sebebi oluşturacağından yargılamanın sil baştan tekrar başlaması söz konusu olabilir.

Haklarında mahkumiyet kararı verilenlerin cezalarının infazı nasıl olacak? 

Karar düzeltme ve AİHM'ne bireysel başvuru hakkının kullanılması cezanın infazını etkilemeyecek. Terörle Mücadele Kanunu'na göre ceza alanlar aldıkları cezanın 3/4'ünü bilfiil çekecekler. Tutuklulukta geçen süreler mahsup edilecek. Ancak ceza infazı açısından yeni bir tartışma gündeme geliyor.  İşlendiği isnat olunun suçların bir kısmının eski ceza kanununda işlenmiş olması o zaman yürürlükte olan ceza infaz kanununa göre cezanın acaba 2/5'inin mi çekileceği sorusunu akla getiriyor. 

Yargıtay'ın gerekçeli kararını inceledikten sonra detayları görebileceğiz. İnfazla ilgili soruların cevaplarını da infaz hakimlikleri verecek. 

Yargıtay kararının kamuoyunda daha çok tartışılacağını söylemeye gerek yok. 

Saygılarımla.

Av. Ali Emre DEŞAT 
aliemredesat@gmail.com

17 Eylül 2013 Salı

Nüfus Politikası

Ülke kalkınmasının en önemli unsurlarından birini nüfus politikası oluşturur. Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusu arttırmaya yönelik bir politika izledik. Nüfus sayımının ilk yapıldığı yıl olan 1927 ile 1960'lı yıllar arasındaki nüfusunuz 13 milyondan 29 milyona ulaşmıştır. 
1960'lı yıllarda nüfus planlaması politikası ile nüfusu arttırmamaya yönelik bir politika izlendi. 
2000'yı yıllarda sürdürülebilir kalkınma kavramından yola çıkılarak nüfusunun ve nüfusunun niteliğinin arttırılmasına yönelik tercihte bulunuldu.
2050'de ülke nüfusunun 95 milyona 2100 yılında 80 milyona düşmesi bekleniyor. 
Gerek tıptaki ilerlemeler gerekse sağlık politikalarındaki değişimler, ortalama insan ömrünün artırmakla beraber yaşlı nüfusunda artmasına sebebiyet verecek. 2050'de yaşı yetmiş ve üzerinde olan 30 milyon vatandaşımız olacağı tahmin ediliyor.
Mathlus nüfus artışının önlenemez yükselişinin, modern dünyanın çöküşüne sebep olacağı öngörüsünde bulunmuştu. Ancak yaşlı nüfusu ortalamasının dramatik artışın önlenmesi için bir miktar nüfus artışının olması gerekliliği tezi ortaya atıldı. Tabi bu artış oranının hangi miktarda olacağının belirlenmesinde demografi biliminden faydalanmakla beraber her ülkenin kendi iç dinamiklerinin de göz önüne alınması gerekliliğine ihmal etmemek gerekiyor.

Pazartesi günü 17 milyon öğrenci okula başladı. Sırf İstanbul'da 2.700.000 öğrenci ile yeniden seferlere başlayan 16 bin servis aracının trafiğe çıktığı düşünüldüğünde her yıl nüfusa ilave olan 1 milyon rakamı düşündürücü boyutlarda. Özellikle son 4 yılda İstanbul'un nüfusunun 1.150.bin kişi artış olması İstanbul'da hareket kabiliyetinin daha da azalacağına dair felaket senaryolarının acaba gerçek mi olacağına dair korkuları ön plana çıkarıyor. 

Anadolu Metrosu'nda İstanbul Raylı Sistemler Haritasını temin ettim. Geçenlerde Kadir Topbaş Metrobüsün mevcut kapasitesi olan 400.binin iki katından daha çok yolcu taşıdığını ve hatların artık yetmediğini belirtmişti. Acaba yeni raylı sistem projeleri trafiği rahatlatabilecek mi?   

Genç nüfusun dinamik yapısının ülkeye getireceği hız tartışılamaz. Mal ve hizmet üretiminin Dünya ile rekabet edilebilmesi lazım.

Saygılarımla. 
aliemredesat@gmail.com
www.desat.av.tr 




10 Eylül 2013 Salı

PLANLI ALANLAR TİP İMAR YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİ


İmar mevzuatının en önemli yönetmeliklerinden olan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği değişti. Yeni yapılacak yapıları etkileyecek olan bu yönetmelikle binalar köklü şekilde değiştiriliyor. En çarpıcı değişiklik artık stüdyo dairelerin yapılamayacak olması. Şimdi diğer değişiklikleri incelemeye başlayalım.

Alt kademe planlar ile üst kademe planları arasında uyumsuzlukların giderilmesi için üst kademe planların en geç 6 ay içinde bitirilip re’sen onaylatılarak alt kademe planlara uygun hale getirilecek.

Yönetmelikte geçen özürlü ibareleri engelli olarak değiştiriliyor.

İlgili idare meclis kararı olarak uygun gördüğü yerlerde müellif onayı aranmaksızın projede değişiklik yapabilecek.

Ruhsatı geçersiz hale gelenler inşaatlarına devam edebilmek için yeniden ruhsat olmak zorunda olacaklar.

Ortaklığın giderilmesinde bina bedeli idarece belirlenip  yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi düzenlenmesi bina bedelinin tespitinde müktesep hak oluşturmayacak.

Park alanları içerisinde 1 kat 4,50.m yüksekliği geçemeyecek.

Piknik ve eğlence alanlarında emsal 0,05’i, kat 2 adedi ve yüksekli asma kat olan ve olmayan yerlerde sırasıyla 9,30 m.yi ve 8,30 m.yi geçemeyecek.

Stadyumlarda otopark, lokanta, pastane, çayhane, çarşı, alışveriş birimleri, büfe gibi yapı ve tesisler bulunabilecek ve bu projeler yol ve meydanların altını da kapsayabilecek.

Konut alanlarında gayrisıhhi özellik taşımayan anaokulu, kreş ve sair konut dışı hizmetler verilebilecek. Konut alanlarında kalan parsellerden bodrumlardan araç giriş çıkışı için geçit hakkı verilebilecek.

Karma nitelikli konut ve yüksek nitelikli konutlarda (rezidans) konut kullanım alanları toplam emsalinin yüzde 20’sini geçemeyecek.

Kapıcı daireleri 75 m²’den küçük olamayacak. Sığınak alanları toplam alanların yüzde 30’unu geçemeyecek. Kreş ve çocuk bakım üniteleri toplam katlar alanın %5 ini oluşturacak. 60,50 metreden yüksek binalarda emsala dahil katların yüzde 3’ünü geçmeme koşuluyla tesisat katları oluşturulacak.

Kat yükseklikleri ticari alanlarda zemin katlarda 4,50.m. konutlarda 4,00.m. diğer alanda 3,50 m. Olacak.

Ön bahçe ve yol kenarına rastlayan bahçe mesafeleri en az 5 metre olacak.
Yan bahçe mesafelere en az 3  metre olacak. Yan bahçe mesafelere artan her kat için ayrıca 0,50.mesafa artacak.

Her konutta aşağıda dar kenarı ve alanı belirtilen yerlerin bulunması gerekiyor.

                                                                        Dar Kenarı               Alanı
1 oturma odası                                              3.00m.                     12.00m2
1 yatak odası veya nişi                                 2.40m.                     8.00m2
1 mutfak veya yemek pişirme yeri             1.50m.                     3.30m2
1 banyo veya yıkanma yeri                          1.20m.                     3.00m2
1 hela                                                              1.00m.                     1.20m2
Toplam olan en az 27 m² olacak.
Koridor genişlikleri 1.10. m’den küçük olamayacak.

Bu yönetmelik değişikliği ile çay ocakları en az 3 m² alana ve 0,45x0,45 m ebadında havalandırma bacasına sahip olacak.

Dörtten daha fazla katı ve 20’den fazla bağımsız olan konut binalarında 0,60x0,60 m² asgari ölçüsünde atış ayrıştırma bacası olacak.

İşhanı gibi mekanlarda mekanlarda her 25 kişi için resmi binalar ve sinema gibi mekanlarda her 50 kişi için bir hela bulunacak. Ayrıca en az 1 er hela engelliler için tahsis edilecek.

Her daire için en en az 5 en fazla 10 m² depolama alanı olacak.

30’dan fazla bağımsız bölümün olduğu yerlerde bir adet kapıcı dairesi olacak ayrıca bağımsız bölüm sayısı 75’i aşarsa ikinci bir kapıcı dairesi yapılacak.

Şantiye binasının inşaat bittikten sonra da kullanılabilmesi için ruhsat alınması zorunludur.

Son olarak 1000 m²den daha geniş inşaat alanı olan yapılarda bina enerji performansını değiştirecek tadilat yapılmasına müteakip yeniden enerji kimlik belgesi düzenlenmesi zorunluluğu getiriliyor. Merkezi ısıtma sistemleri için ayrı bir yer ayrılması zorunluluğu gerekiyorken belirtilen eksiklikleri gidermeyen yerlere ruhsat verilmeyecek.

Soru görüş ve önerileriniz için;

Av. Ali Emre DEŞAT


2 Eylül 2013 Pazartesi

Savaş ve Barış Hukuku

Hukuk Fakültesi 4. sınıfı öğrencisiyken almış olduğumuz Genel Kamu Hukuku dersinde hocamız Ahmet Mumcu Hugo Grotius'un Savaş ve Barış Hukuku kitabından bahsettiğinde savaşın da hukuku mu olur demiştik. Bu kitabın yazılmış olduğu 1625 yılında devletlere arası ilişkileri düzenleyen Uluslararası Hukuk daha emekleme aşamasında idi ve haliyle bu kitap Uluslararası Hukuk için önemli bir kaynak oldu.
Orijinali Latince olan bu kitap Hukuk Felsefesi, Kamu Hukuku ve içinde kaynak eser oldu. Suriye'ye silahlı müdahale yapılmasını gündemde olduğu bu günlerde savaşın ne zaman başlayacağına dair öngörüleri bir tarafa bırakırsak bu müdahalenin hangi prosedüre göre olacağını hatırlamakta fayda var. 
Savaş ilan etme yetkisi Anayasamıza göre TBMM'ne aittir. Savaş, meşru sayılan hallerde ilan edilebilir. Bu haller Uluslararası Hukuk ile belirlenmiştir.Bakanlar Kurulu Kararı ile tek başına savaş ilan edilemez. Bakanlar Kurulu savaşa dair kararını  TBMM'ne gönderir bu karar  TBMM alacağı "Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesine İzin Verme Kararı" veya "Savaş İlanına Dair"gibi bir karar ile yurt dışına asker gönderebilir. Benzer bir karar ile Türkiye'de Yabancı Ülke Askerlerinin Silahlı Kuvvetlerinin bulunmasına da karar verilir. ABD'nin Irak Müdahalesi esnasındaki tezkere krizini daha dün gibi hatırlıyoruz.
Savaş İlan Etme Yetkisi mukayeseli hukukta farklı şekilde yer almıştır. Örneğin ABD hukukunda Başkan ABD Anayasası'nın kendisine vermiş olduğu yetki ile tek başına savaş ilan edebilir. Pearl Harbour Saldırısı sonrası 2.Dünya Savaşı'na katılma süreci de dahil olmak üzere ABD Başkanı bu yetkisini tek başına kullanmamıştır. Son olarak Suriye'ye askeri müdahale sürecinde de Başkan Obama müdahale kararını Senato'ya göndermiştir. Senato Kararı sonrasına ABD Suriye'ye müdahale edecektir. Müdahalenin yapılıp yapılmamasına dair gerekliğinin demokratik olup olmadığını tartışmıyorum ancak tek başına savaş ilan yetkisine sahip olan Başkan'ın bu yetkisini tek başına kullanmayıp Senato onayını sunmasının ileri demokrasi örneği olduğu kanaatindeyim.
5560 yıllık tarihte 14.531 tane savaş olduğunu Askeri Hakim M. Yasin ASLAN'ın Türkiye Barolar Birliği Dergisi'ne yazmış olduğu makalesinden öğrendim. Yine aynı eserden öğrendiğime göre Birleşmiş Milletler Anlaşmaları gereğince silahlı kuvvet kullanılması belirli şartlara bağlanmış. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları savaşı meşru müdafaa sınırları dahilinde kabul ediyor. Savaş Uluslararası Hukuka aykırıdır. İstisna olarak devletlere silahlı kuvvet kullanma yetkisi verilmiştir. Savaş yetkisi sınırsız olarak kullandırılamaz. Askeri istediği yere bombardıman yapamaz istediği silahı kullanamaz. Bu hususlar daha sınırlandırılmaya tabi tutulmuştur. Savaş suçları kavramı bu şekilde sınırsız eylemlerin cezalandırılması için ortaya çıkmıştır.
Suriye Müdahalesi ne ilk ne de son askeri müdahale olacak. Kanaatimizce insanlık tarihinin en büyük suçu olan adam öldürme suçunun toplu halde işlenerek katliam haline dönüşmesini hiçbirimiz istemiyoruz.
Bu konuda Büyük Önder Atatürk'ün sözleri ile yazıma son vermek istiyorum.
"Yurtta sulh cihanda sulh."
"Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun  hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir."

Site Haritası

21 Ağustos 2013 Çarşamba

UYAP ve Sanal Hukuk Sistemi


UYAP ve Sanal Hukuk Sistemi

 Adli sistemdeki değişikliklerin farkında mısınız? Türk Yargısı Sistemi bilgi teknolojileri ışığı altında kabuk değiştiriyor. Avukatlık bürolarında ciltler dolusu kitaplar azalıyor artık. İnternet üzerinden veri paylaşan sistemlere giriş yapan hukukçular bu sistemlerden mevzuatın en güncel hali ile yüksek mahkeme kararlarına ulaşabilecekler.

Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile birlikte Mahkemeler dosyalarını tamamen internet ortamından tutuyorlar. Avukatlarda e-imza ile bu sisteme dışarıdan giriş yapıp sisteme dilekçe gönderebiliyorlar. Birkaç sene içinde tüm evrakların bilgisayar ortamında tutulması ile birlikte fiziki olarak kâğıt ortadan kalkmış olacak.

2013’te yeni olan tüm davaların nereyse tüm evrakları UYAP ortamına aktarıldı. Yeni adli yılda eski adli yıllardan kalan dosyaların Adliyelerin Tarama Merkezlerinde tamamen UYAP ortamına aktarılması tamamlanmış olacak.

                                   x                                x                                 x

2012 – 2013 Adli Dönemi’nde kamuoyunu meşgul eden ve medyada önemli yer tutan Ergenekon Ana Davası ile Balyoz Davası sona erdi. 2013 – 2014 Adli Dönemi’nde Yargıtay denetiminden geçecek olan bu dosyaların akıbeti hakkında yol haritası çizilmiş olacak. Yerel Mahkeme tarafından verilen kararların bozulması halinde bu davalar ikinci kez hakim önüne çıkacak. Yerel Mahkeme kararlarının onanması halinde ise sanıklar hakkında verilen kararlar kesinleşmiş olacak.

Bu hafta Adli Tatil’in son haftasına giriyoruz. 20 Temmuz’da başlayan Adli Tatil 31 Ağustos’ta sona eriyor. Yeni adli yıl başta tüm hukukçular olmak üzere bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içen hepimize hayırlı olsun. Unutmayalım hukuk hepimize lazım.

Saygılarımla.

Ali Emre DEŞAT

aliemredesat@gmail.com

14 Ağustos 2013 Çarşamba

MİLLΠEĞİTİM BAKANLIĞİLKÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
             MADDE 1  27/8/2003 tarihli ve 25212 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 15 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
             Okul müdürlükleri, yaşça kayıt hakkını elde eden çocuklardan 66, 67 ve 68 aylık olanları, velisinin vereceği dilekçile; 69, 70 ve 71 aylık olanları ise, ilkokula başlamaya hazır olmadıklarını belgeleyen sağlık raporu ile okulöncesi eğitime yönlendirebilir veya kayıtlarını bir yıl erteleyebilir.
             MADDE 2  Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
             MADDE 3  Bu Yönetmelik hükümlerini Millî Eğitim Bakanı yürütür.

6 Ağustos 2013 Salı

65 Yaş Üzeri Ücretsiz Seyahat

Bir önceki yazımızda 6495 sayılı torba yasadan gelen hatları ile bahsetmiştik. 65 yaş ve üzeri kişilerin toplu ulaşım vasıtalarından ücretsiz veya indirimli yararlanmalarına dair kanun değişikliği ayrı bir başlık altında incelemeye karar verdik. Bu haklardan yararlanmak şarta bağlı. 
Öncelikli şart Türk vatandaşı olmak. 
Demiryolları ve denizyollarının şehiriçi hatları ile kısaca şehiriçi otobüslerden ücretsiz olarak faydalanılıyor. 
Demiryollarının ve denizyollarının şehirlerarası hatlarından yüzde 50 indirimli faydalanılacak. 
Gerekli indirimi sağlamayan kuruluşlara elli tam bilet tutarında idari para cezası uygulanacak. 
Toplu taşımanın kapsamı ile ücretsiz ve indirimli yararlanmaya ilişkin usul ve esaslar, Maliye Maliye, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme, İçişleri ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarının görüşleri alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenecek. 
Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe giriyor. 









26 Temmuz 2013 Cuma

Torba Yasa

Tabir olarak sevmemekle beraber hukuk jargonunda alternatif bulamadığım için başlık olarak bu tabiri kullanmak zorunda olduğum  6495 sayılı kanunla bazı kanunlarda değişiklikler oldu.
1.madde ile sosyal güvenlik denetmenleri ile yardımcıları harcırah kanununda yer aldılar.
2.madde ile sanayi siciline kayıt olmayanlar için uygulanacak olan idari para cezası 31.12.2014 tarihine tarihine kadar kayıt işlemlerini bitirecekler için ertelendi. 
3.madde ile bahis oyunlarıyla ilgili olan 7258 sayılı kanunda değişiklik ile bazı idari ve adli para cezalarında değişiklik yapıldı.
4.madde ile "Diyanet" kelimesinin Diyanet İşlerinin izni dışında kullanılması yasaklandı.
5.madde ile vakıf gelirlerinden diyanete aktarılacak olan paralarla ile bu paraların tahsili usulü ve düzenleniyor. 
6.madde ile Din İşler Yüksek Kurulu başkan ve üyeliklerine atanacak olanların görev süresi  5 yıl ile sınırlandırılıyor. 
7.madde ile Kur'an kursu öğreticisi kadrosuna atanacak olanların şartlarına ilişkin düzenlemeye yer veriliyor. 
8.madde ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na yeni ihdas edilen kadrolara ilişkin düzenleme yapılıyor. 
9.madde ile Kamu kurum ve kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışanlar ile yükseköğretim kurumlarının araştırma-geliştirme projelerinde proje süreleriyle sınırlı olarak çalışanlar hariç olmak sözleşmeli statüden kadroya geçenlere ilişkin düzenlemeye yer veriliyor. 
10.madde ile birlikte Banka, muteber saydığı asgari üç imzayı taşımak şartıyla kendi belirleyeceği esaslar dâhilinde bankalar tarafından verilecek ticari senet ve vesikaları reeskonta kabul edebilir. Reeskonta kabul edilecek ticari senet türleri ve imzalardan biri yerine geçebilecek teminatlar ile diğer koşullar Bankaca tespit edilir şartı getirilmiştir. 
11.madde ile Ankara'da Yüksek İhtisas isimli bir vakıf üniversitesi kuruluyor. 12. madde yine aynı üniversite ile ilgili taahhütler hakkında. 
13.madde ile Karayolları Trafik Kanunu'ndaki taşıt tanımlamalarındaki değişiklikler belirleniyor. Buna göre otomobil 9 yolcuya kadar, kamyonet 3500 kg. yüke kadar, otobüs 9 yolcudan fazla yolcu için kullanılacak. Minibüs kavramı ortadan kalkıyor.
14.madde ile Milli Eğitim, Sağlık ve kısaca Ulaştırma Bakanlıkları'na Trafik Kanunu ile verilen görevlere ilave görevler getiriliyor. 
15.madde ile sürücü belgesi sınıfları, motorlu araçlar ve sair hususlarının yönetmelikle düzenleneceği hususu belirleniyor. 
16.madde ile sürücü belgesi geçerlilik süresi dolanlara 343.TL idari para cezası ile kendi sınıfından başka aracı kullananlara getirilen 700.TL idare para cezası verileceği öngörülüyor.
17.madde ile sürücü belgesi alacakların sahip olması nitelikler düzenleniyor.
18.madde ile sürücü adaylarının sınav ve sürücü belgesi verilmesi esasları düzenleniyor.
19.madde ile sürücü belgesi alınması için gerekli sağlık şartlarında değişiklik olduğuna dair şüphe halinde sürücünün yeniden sağlık kuruluşuna sevki yolu açılıyor. 
20.madde ile sürücü belgesinin geri alınması hususunda sulh ceza mamhkemelerine yetki veriliyor. 
21.madde ile trafik cezalarının banka veya vergi dairesi veznesi vasıtasıyla olması ile ceza kesme yetkisi olan personelin tahsilat yetkisi olmadığı hususu düzenleniyor.
22.madde ile aday sürücülük statüsü ile ilk defa ehliyet alanlara 1 yıl süre ile adaylar statüsü veriliyor. Aday sürücülerin ehliyetlerinin hangi şartlarla iptal edileceğine dair yönetmelik düzenleneceği belirleniyor. 
23.madde ile sürücü belgesini değiştirecek olanlardan alınacak olan 13.TL indirimli değerli kağıt bedeli ile 2.TL. lik bedel düzenleniyor. 
24.madde ile minibüs tanımı ortadan kaldırılıyor. 
25.madde ile devlet hava aracı tabiri düzenleniyor. Askeri, güvenlik, gümrük ve ormanları için kullanılan araçlar bu sınıfa dahil oluyor. 
26, 27 ve 28 madde ile Kamulaştırma Kanunu'nda değişiklik yapılıyor. 
5 yıl kullanılan taşınmazların eski sahiplerini iade edilmemesi, baraj gibi büyük kamulaştırma projelerinde arsa üzerindeki yapı ve ağaçların kamulaştırma bedelinin tespitinde nazara alınmaması düzenlemenin en önemli hususlarından birkaçını oluşturuyor. 
33. madde ile ÖSYM'ye Bilgi Edinme Kanunu'na göre başvuruda bulunulma hakkı kaldırılıyor.

Yasama tekniği açısından pek çok sorunlara yol açan torba yasalar ile biz hukukçular samanlıkta iğne arar gibi torba yasada sık uyguladığımız maddeler ile ilgili değişiklik olup olmadığı araştırmak zorunda kalıyoruz. 





6 Temmuz 2013 Cumartesi

Taksim Olayları Sonrası ve Geleceğe Dair Ümitlerim

Adli tatil öncesi duruşma yoğunluğunun tavan yapmış olması ile bağlantılı üç hafta kadar yazılarıma ara verdim. Başıma kaşıyacak kadar dahi vakit bulamadığım bu süreçte Taksim Olayları gündemi bayağı meşgul etti.

Tarafların frene basması ile Taksim Olayları sakinledi. 

Taksim olayları konulu önceki yazımda genel durum değerlendirmesini kronolojik olarak yapmıştım. Çıkarılan dersleri şöyle sıralayabilirim. 

Sosyal medyanın gücü anlaşıldı.

Gençliğin siyasi duyarlığı sahip olduğu ve apolitik olmadığı anlaşıldı.

Emniyet güçlerine sınırı aşan güç kullandırılarak bir yere ulaşılamayacağı anlaşıldı. 

Emniyet güçlerinin de gençlerden oluştuğu karşılıklı tezahüratlarla anlaşıldı.

.....

Çıkarılan diğer dersleri siz okuyucuya bırakıyorum.

*                            *                             *                                     *

Bu yıl ki üniversite sınavlarına kuzenim de girdi. 800 bin öğrenci ile birlikte o da ter döktü. Üniversite hayatında başarılar diliyorum. Sosyal medya vasıtasıyla yürekleri hoplatan bu genç kitlenin potansiyelinden önceleri şüphe duyarken artık onlardan ülkenin sorunlarının yanında kendilerini kurtarma yolunda daha da emin adımlarda  ilerlemelerini diliyorum.


*                            *                             *                                    *

Bitmek bilmeyen savaşlar, ekonomik krizler, küresel iklim değişikliği gibi sorunlara daha etkili ve kronik yaşamakta olduğumuz 2000'li yıllarda bu sorunlardan doğrudan etkilenen nüfus daha da artacak. İnsanoğlu yaratılışı değeri değişen çevresel koşullara ayak uydurabiliyor. Zor koşullara adapte olamamanın etkisiyle nüfusta azalma meydana gelebilecek ise de insanoğlu bir şekilde yaşamını sürdürecek. 


*                            *                              *                                   *

Biraz da kendimden yola çıkarak dileklerde bulunayım. Sıcakların da etkisiyle daha az yemeğe çalışıyorum. Ne kadar sağlıklı olabilirsem beni sevenlere o kadar faydam dokunabilir. Sağlık mutluluğu, mutluluk da huzuru getiriyor. Beni yakından tanıyanlar bilir hep pozitif bir bakış açısı ile hayatımı idame etmeye çalışırım. Hayat bazen bana zor yüzünü gösterse de yaşamayı ve yaşatmayı seviyorum. Herkese için en iyisini diliyor huzur dolu bir dünyada yaşamayı diliyorum. 





4 Haziran 2013 Salı

Taksim Olayları

Taksimle ilgili süreci dikkatle izledim. Siyaseten iktidar ile aynı tarafta olmasamda toplumsal olaylarda yer almamayı tercih ettim.  Bugün 04.06.2013 tarihi itibariyle Taksim protestoları etkisini yitirmeye başladığı için genel bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.
 
Dilerseniz süreci kronolojik olarak inceleyelim.
2013 yılı başında olayların kaynağı olan Taksimin yayalaştırılması süreci  başladı.
 
27 Mayıs günü gezi parkının bir duvarının yıkılmaya başlaması ile bir grup oturma eylemine başladı. Oturma eyleminin dağıtılması ile orantısız güç kavramı gündeme geldi. Taksim platosunda yapılmak istenenlerlere karşı olan gruba yapılan  müdahale protesto hareketlerinin fitilini ateşledi. Eylemcileri dağıtan polis grubu iktidardan emir almıştır ve görevini yapmıştır. Müdahale hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Orantısız gücün var olup olmadığına yargı karar verecek.
 
Başta Twitter olmak üzere sosyal medya vasıtasıyla, protesto ve oturma eylemleri hükümet karşıtı gösterilere dönüşmüş ve yayılmaya başlamıştır.
 
Görsel medya Taksim gündemine ağırlık vermediği için protestolara tabi tutulmuştur. Halk TV Taksim Protestoları ile birlikte sanal ortamda reyting rekorları kırmıştır.  
 
Alışılagelmişsin dışında farklı kitleler aynı ortak payda ile hükümet karşıtı gösterilerde bir araya gelmişlerdir.
 
Facebook'ta oyun istekleri ortadan kalmıştır. Çoğu zaman sohbette kapalı konumda görünen kişiler sohbeti açık olarak Facebook'u kullanmışlardır.
 
Bazı gruplar protestolarda kamu malına zarar vermiş bazı gruplar ise kirlenen protesto alanını temizlemeyi görev bilmiştir.
 
90'lı yılların ev protestosu olarak nitelendirdiğim "sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemleri" kendiliğinden revize olmuş aynı saat itibariyle Başbakan'ın istifasına dair protestolar yükselmiştir.
 
Dünya'ya ağaç sökülmesine tepki eylemleri ile başlayan protestolar daha geniş kitlelere yayılmıştır.  
 
28 Mayıs'ta protestolara milletvekilleri iştirak etmeye başladı. Kalabalıklar yıkım çalışmalarını engellemeye devam ettiler.
 
29 Mayıs'ta ilk polis müdalesi yaşandı. Sayın Başbakan'ın "Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız." şeklindeki açıklamasından sonra protestolar daha da artmaya başladı.
 
30 Mayıs'ta ikinci müdahale yaşandı. Katılımcı sayısı artmaya devam etti.
 
31 Mayıs'ta Sırrı Süreyya Önder kolundan yaralandı. Sezgin Tanrıkulu kalp krizi geçirdi. Ahmet Şık yaralandı. Hastaneler dolunca triaj (öncelikli tıbbi müdahale) noktaları ve meydan hastaneleri kuruldu. Farklı şehirlerdeki protestolar polis müdahaleleri ile son buldu. İstanbul 6. İdare Mahkemesi Topçu Kışlaşı Projesi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi.
 
1 Haziran'da halk Boğaziçi Köprüsü'nü geçerek Beşiktaş'a ulaştı. Protestocular polisin tazyizli su ve gaz bombaları kullandığı müdahaleye maruz kaldı. Sayın Başbakan'ın izni Taksim CHP protestosuna açıldı. Polisler geri çekildi. Akşama doğru Ankara'da da Kızılay Meydanı'na girişe izin verildi. AKUT başkanı Nasuh Mahruki'nini bacağı kırıldı.
 
2 Haziran'da polis müdahalesi daha da sertleşti. Yaralı protestoculara yardım eden doktorlar göz altına alınmaya başladı. TOMA'lar aktif olarak kullanılmaya başlandı. Basınçlı su kullanıldı.
 
3 Haziran'da eylemler Beşiktaş'a kaydı. Akrep'ler müdahalede kullanılmaya başlandı. Akşam saatlerinde gerginlik azaldı Beşiktaş'ta protestolar devam etmekle beraber müdahaleler ve haliyle gözaltılar azaldı.
 
Dün (03.06.2013) ve bugün (04.06.2013) iş yoğunluğum sebebiyle protestolara dair gelişmeleri takip edemedim. Ancak her iki günde de iktidar yanlısı grupların sokak protestolarına şahit oldum. Taksim protestocuların eylemlerinde de gözle görülür azalmayı fark ettim.
 
Bilanço
Gösterilerde 2 kişi hayatını kaybetti. Meydanlar alt üst oldu. İktidar karşısında daha da düşmanca bir kitle oluştu.
 
Peki şimdi ne olacak?
Otoriter iktidar tepkiler karşısında daha yumuşak davranmakla beraber faaliyetlerine kaldığı yerden devam edecektir. İktidar yanlısı grup protesto karşı ses çıkarmamıştır. Tepki göstermemiştir. İktidar partisi göreve devam edecektir. Söylenilenin aksine iktidarın kontrolü kaybetmemek için şimdilik sessizliğini korumakla beraber ısrarcı politikaları istikrarla sürdüreceği kanaatindeyim.
 
İktidarın protestolara karşı biraz sert tepki gösterdiği kanaatindeyim. Kritik dönemden geçtiğimiz şu günlerde daha sakin davranması gerektiği kanaatindeyim. Olayların büyümesinde iktidarın ve güvenlik kuvvetlerinin kusuru olduğu kanaatindeyim. Bu vesile ile turistler rezervasyonlarını iptal etmişlerdir. Muhtemelen 2020 olimpiyatlarını alamayacağız.
 
Tencere protestoları bir süre daha devam edecek ama İktidar uygulamalarından vazgeçmeyecek. Taslar tavalar çalınacak ama hani bir laf vardır ya aynı tas aynı tava değişen bir şey olmayacak.
 
Görsel Medya'nın suskunluğu artarken sosyal medyanın gücü daha da artacak. Tabi engellemenmezse!
 
Protestonun yanında ve karşısında olanlar ilk kez "taraf" olarak kendilerini ifade ettiler.
 
Sert Müdahaleler, uluslararası toplumda tepki gördüğü için Türkiye Cumhuriyeti Devleti eksi puan almış olmasından kaynaklı sorunlar yaşamaya devam edecek. 1989 tarihli Tiananmen Meydanı protestoları kadar kanlı olmamakla beraber gelecek nesiller olayları hatırlayacak.
 
İktidar sessiz ve tepkisiz olan %50'den almış olduğu güç ile yönetmeye devam edecek. Görsel medyayı yönetecek, Kanal İstanbul gibi büyük projeleri gerçekleştirecek. İktidarın yanında olanlar ekonomik güçlerine korumaya devam edecekler. Sayın Başbakan yüksek sesle konuşmaya devam edecek. Lehte ya da aleyhte Alkol yasakları gibi yasa tasarılara ısrarla yasalaşmaya devam edecek.
 
Protesto edenler kendilerini daha da baskı altında hissedecekler. Protesto etmeyenler biz gücümüzü pekiştirdik Sayın Başbakanımız onları susturduk diyecekler.
 
Sayın Başbakan'ın zorla tuttunu ifade ettiği en az yüzde ellinin yaşam tarzını kabul etmesekte daha fazla onlar gibi yaşar hale getirileceğiz, kabulleceğiz.  AVM'lerden alışveriş yapacak parası olanlarımız hemşehri müteahhitlerin yaptığı kentsel dönüşüme uğramış lüks evlerde oturmaya devam edecek.
 
Nasıl ki seçim öncesinde Meydanları dolduran "Bindirilmiş Kıtalar" seçim sonucunda başarıya ulaşamamış ise Taksim Hareketleri ile iktidarı protesto edenler erken seçimle yeniden güçlenen iktidara ve hatta Sayın Başbakanın Başkanlık Süreci'ne şahit olacaklar.  
 
Sonuç olarak iktidar, kendisine gelen tepkiler karşısında farklı etkilerde bulunacak. Sorunların şiddetle çözülmesi mümkün olmadığı gibi kendisinin düşüncesi dışındaki düşünceleri kabul etmeyen düşüncelerin varlığının ülkeye bişey getirmeyeceği açık. Demokrasi dediğimiz şey karşıt düşünceye sahip olanların birbirlerinin düşencesine saygılı olması değil midir? 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Yapılan Değişiklikler

Torba yasa niteliğinde 6486 sayılı kanun ile 5510 sayılı ve diğer bazı kanunlarda Sosyal Hukuk Devletine yakışır köklü değişiklikler yapıldı.
Devrim niteliğinde bu kanun ile 18 yaşının altında olanlar şart aranmaksızın genel sağlık sigortalı oluyorlar. 5510 sayılı yasadaki ilgili maddelerinin yürürlüğe girmesi aşamasında gelir tespiti kavramı bayağı tartışılmıştı. Anne babası olmayan 18 yaşından küçük Türk vatandaşları da bu haktan yararlanabiliyorlar.
Yabancı uyrulu öğrencilerde ilk kayıt tarihinden 3 ay içinde talepte bulunmaları halinde genel sağlık sigortalısı olma hakkını elde ediyorlar. Yabancı öğrencilerin ödenecek prim günlük kazanç alt sınırının üçte birinin 30 günlük tutarı üzerinden ödeniyor. 

Hakkından koruyucu tedbir kararı verilen kadınlar tedbir kararı devam ettiği müddetçe genel sağlık sigortalı sayılırlar.

Yükseköğretim kurumlarına ait sağlık hizmeti sunucularında öğretim üyeleri tarafından mesai saatleri dışında bizzat verilen sağlık hizmetleri için öğretim üyeleri ilave ücret alabilecekler. 

Vakti zamanında Ceylanpınar Tarım işletmesinde göçer ailelere tahsis edilen yerlerin tapusu hazine adına tescil ediliyor. 

Varlık barışına ilişkin düzenlemeler ile 31.07.2013 tarihine kadar varlığını vergi dairelerine beyan edenlere %2 oranında vergi çıkarılarak müteakip ay içerisinde tahsis edilir. 

Banka ve aracı kurumlar kendilerine yapılan beyanlarla ilgili beyanname verirler ve ödemeye yaparlar. 

Günün sözü, her zaman devletten yardım bekleme, kendi işini kendin yap. 

Site Haritası










12 Mayıs 2013 Pazar

Anneler Günü

12 Mayıs 1953 günü nur topu gibi bir kız çocuğu dünyaya geliyor. O sene piyango bileti alan babayı hatırı sayılır bir ikramiye çıkıyor. Kız çocuğu aileye uğurlu geliyor. 
Bu kız çocuğu büyüyor. Sinirli bir yapısı var. Kolay kolay hizaya gelmez. Annesine bağıran babasına bir su dolusu maşrapayı fırlatıyor. Haksızlığa asla tahammülü yok. O günden sonra babası bile ondan korkmaya başlıyor.
Kız Meslek Lisesi'ne giderken bayrak dikiyor. Dikerken eşimin masasına koyarım diyor. Esnaf ailesinin yaşamından öyle çok bıkmış ki ailesinin istememesi rağmen gurbete gelin gidiyor. Eşinin makamına gittiğinden bayrağı göndere çekiyor. 
Anadolu'nun kuş uçmaz kervan geçmez ilçelerinde eşine ve afacan çocuğuna hayatını vakfediyor. 
Hayatın şanssızlıklarını bir fırsata geçirme konusunda usta yapısı, her daim enerjik nadiren yorgun ama bitmek bilmeyen mücadeleci ruh sahibi olmak, asabilik ama adaletten asla şaşmayan Hazreti Ömer'den el almışçasına adil ve doğru bir hayat çizgisine sahip olmak.
Kim bu kadın? Bu kadın benim annem. Herkesin annesi var. Ama benim annem farklı. Bitmek tükenmek enerjisinden daha az nasiplenenlerden biri oldum. ( Not: Kendisini başkalarından  kıskanmışımdır.)
Annemin biyolojik olarak benden başka çocuğu olmasa da sayısız  evlatları oldu. El attığı okul çağındaki çocukları bir yana büyüklere de sahip çıkar benim annem. Öyle çok oğlu ve kızı vardır ki anne diye ona seslendiklerinde hepsini kanatlarının altına alır. Şefkatinden faydalananların arasında kendinden büyük olanlar da vardır ki onlarda kendisine "anne" payesini verirler, o da hepsine kucak açar.
Bugünlerde sağlık sıkıntıları ile cebelleşiyor. Ama sağlık durumu yavaş yavaş düzeliyor. Tüm evlatlar gibi ben de ona bir şey olmasından korkuyorum. Ama benim korkum sadece kendim için değil benim dışında evlatları için de. 
Allah onu başınızdan eksik etmesin. Annecim, Anneler Günün ve Doğum Günün Kutlu Olsun. 



3 Mayıs 2013 Cuma

Yabancılar Koruma Altında

Sonunda yabancıları koruma altında alabildik. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile İç İşleri Bakanlığı'na bağlı olarak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kuruluyor. 
Bireysel veya kitlesel olarak Türkiye'ye gelen yabancıların acil olarak geçici korunması bu kanun ile sağlanacak. 
Her hakkın kullanılmasında olduğu gibi bu kanundan doğan hakların kullanılması için başvuru şartı gerekiyor.
Başvuru sahibi ismini verdiğimiz kişi koruma hakkından faydalanması konusunda henüz karar verilmemiş olan kişiyi ifade ediyor. 18 yaşını doldurmamış çocuklar için ailelerin başvuru hakkı bulunuyor.
Yabancılar ile bir şekilde irtibata geçen, destekleyici sıfatına haiz kişiler yabancıların masrafını üstlenebiliyor, bu kişiler başvuruya dayanak oluyorlar. 
Geri gönderme yasağı ile gönderileceği yerde işkence ve sair kötü muameleye uğrama ihtimali olan yabancıların hayatları ve hürriyetleri güvence altına alınıyor.
Türkiye'ye giriş çıkış sınır kapılarından ve pasaport/pasaport yerine geçen belgelerle yapılabiliyor. Yetkili makamların belge kontrolü ile  girişi 4 saate kadar bekletebiliyor. 
Türkiye'ye sınırsız giriş hakkı bulunmuyor. Giriş hakkı reddedilenlerin yasal hak ve yükümlülükleri kendilerine tebliğ ediliyor. Giriş hakkı kamu sağlığı veya güvenliği ile yasaklanabiliyor. Sınır dışı edilenlerin girişi yasaklanıyor. Bu süre en fazla 5 senedir. Ciddi tehdit halinde bu süre 10 yıl daha arttırılabilir. 
Vize veya ikamet izin süresi dolanlar kendileri başvurmaları halinde Türkiye'ye giriş yasakları 1 seneyi geçemez. 
Terke davet edilenler ile süresi içinde ülkeyi terk edilenler hakkında giriş yasağı konulmayabiliyor. 
Geçici giriş hakkı Genel Müdürlük yetkisinde olup bazı durumlarda ülkeye kabul ön izin şartına bağlı olabiliyor. 
Giriş yasağının tebliğine karşılık yasal yollara başvuru hakkı var. 
Vize muafiyeti halinde kalış süresi 180 gün için 90 günü geçemiyor. 
Vize muafiyeti Bakanlar Kurulu kararı ile belirli ülke vatandaşlarına tanınabileceği gibi ikamet veya çalışma izni bulunanlar için muafiyet söz konusu. Ayrıca Mücbir sebeplere Türkiye'ye uğramak zorunda kalanlar ile 72 saati geçmemek kaydıyla Türk limanlarına uğrayan gemilerde olanlar vizeden muaflar.
Sınır kapısında istisnai olarak vize verilebiliyor olup sınır vizesi en fazla 15 gün kalma hakkı veriyor.
Havalimanı transit vizeleri ile transit geçiş hakkı ayrıca vizeye tabi olabiliyor. 
Valilik veya vizeyi veren makamlar tarafından vize iptal edilebiliyor. Yabancı hakkından sınırdışı kararı verilmiş olması vize iptalinin tipik örneklerinden birini oluşturuyor. 
Vize talebinin kabulü veya reddi ilgilisine tebliğ ediliyor. 
Yabancıların Türkiye'de oturmaları 6 ay içinde kullanılma koşuluyla ikamet iznine tabi.
İkamet izninden kimlerin muaf oldukları kanunun 20.maddesi ile ayrıntılı olarak düzenliyor. 
İkamet izni başvurusu öncelikle yabancının ülkesindeki konsolosluklara yapılıyor. 90 gün içinde başvuru sonuçlandırılıyor. 
Kanunun 22. maddesinde sayılan istisnai hallerde valilik ikamet izni verebiliyor. Valilikler ayrıca ikamet iznini uzatmaya yetkililer.
Çalışma izni ikamet izni sayılıyor. 4817 sayılı kanuna göre çalışan yabancılar için ayrıca ikamet izni almak gerekmiyor. 
İkamet izni kendi içinde; kısa dönem, aile, öğrenci, uzun dönem, insani ve insan ticaret mağduru ikamet izni olarak ayrılıyor. 
Öğrenci ikamet izni sahiplerinin çalışma hakkı bulunuyor.
Vatansızları için detayla yasal düzenlemek yapan 50 ve devamı maddelerde vatansız kişilere verilecek kimlik belgesi düzenleniyor.
52. ve devamı maddeleri ile sınır dışı etme düzenleniyor. Sınırdışı edilemeyenler için ayrı bir rejim söz konusu. Belirli şartlara haiz olanlar sınır dışı edilemiyor.
Değerlendirme ve karar süresi 48 saati geçememekle beraber hakkında idari gözetim kararı alınan yabancılar yakalamayı yapan kolluk birimlerince 48 saat içinde geri gönderme merkezlerine gönderiliyor. Burada geçirilecek süre 6 ayı geçemiyor. İşlemlerinin tamamlanması beklemek için 6 ay ek süre verilebiliyor. 
61 ve devamı maddelerde Uluslararası Koruma düzenleniyor. Mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma bu kanunla düzenliyor. Mültecilikten ayrı bir yasal statü olana Uluslararası koruma ile kişiler başvuru tarihinden itibaren 30 gün içinden varsa avukatlarının gözlemciliği altında mülakata tabi tutuluyorlar. 
Kendilerine uluslararası koruma hakkı verilen yabancılar için kimlik belgesi düzenleniyor. Ret kararına karşı idari yargıda dava açma hakkı saklı tutuluyor. Bu kişilerin adli yardımdan yararlanarak avukat tutma hakları var. 
Ülkelerine geri dönmek isteyenlere ayni ve nakdi destek sağlanabiliyor. 
Görevlerinden biri de göç politikasını belirlemek olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü yurt içi ve yurt dışı hizmet birimleri vasıtasıyla göçmenlerin hak yükümlülüklerini düzenliyor. 
Bu yasayla birlikte başta Suriyeli göçmenler olmak üzere pek çok ülke vatandaşı yasal statüde uzun süreli olarak Türkiye'de yaşama hakkına sahip olacak.