20 Ocak 2018 Cumartesi

Genelleşmiş Öteki

Hukukçu olarak  ceza ve boşanma davalarında psikolog sıfatını diplomasız olarak sürdürmeye devam ediyoruz. Geçenlerde okumuş olduğum din psikolojisi kitabında eğitim bilimi açısından pek çok veriye rastlamıştım. Ünlü sosyolog Giddens'ın kitabında da psikolojinin gelişim psikolojisi bölümünden pek çok veriyi derli toplu olarak inceleme fırsatı buldum. 

Bireyin psikolojik verilerinin bile ciltlere sığmayacak kadar karmaşık olduğunu düşünürsek, toplum içinde yaşayan bireylerin bütününün davranışlarını inceleyen sosyologların ya da biz hukukçular gibi işi ucundan tutan diğer sosyal bilim mensuplarının toplumun geneli hakkında genel geçer kurallar geliştirmesinin ne kadar zor olduğunu anlamak doğal olsa gerek.  

Yukarıdaki ifademi okuyan bazı okuyucuların ben neden böyle bir kural geliştirme içinde bulunayım ki diye sorduğunu duyar gibiyim. İnsanın doğayı değiştirmeye dair çabasının bir kısmını da yaşadığı toplumu değiştirmek olduğunu belirtirsem her halde abartmış olmam. İşte genelleşmiş öteki kavramı ile burada karşılaşmış oluruz.

"Genelleşmiş öteki" kavramının ne ifade ettiğini sosyoloji kitabını okuyana kadar ben de bilmiyordum. İfade edilmek istenen aslında hepimizin bildiği bir şey ve biraz bu ifadeyi açmakta fayda var.

Bebek doğumu ile birlikte neyin ne olduğunu duyuları yardımıyla anlamaya çalışıyor. Yürüme ve konuşma yetisini geliştirdikçe artık hayat daha anlaşılır oluyor. 

Çocukluk döneminde somut yaşama ilişkin nesnelere hakim oluyor derken adalet, merhamet, vicdan, tanrı gibi gözle görülemeyen kavramları öğreniyor. 

Ergen ismini almış olduğu ergenlik döneminde hala çocuk sayılmakla beraber hem değerler kumbarasını doldurmaya başlıyor hem de bu kumbaranın muhasebesi yapmak için  ara sıra kumbarasını açıp sayım yaptığında çatışmalar yaşıyor, ergen bunalımları da bu olsa gerek. 

Gençlik döneminde eğitimini tamamlayıp, iş ve evlilik hayatına ilişkin tercihlerde bulunuyor. Bireyin içinde yaşamış olduğu toplumun kültürü bireyin şekillenmesinde önemli olmakla beraber bireyin evrimi açısından benmerkezcilikten ayrılıp kendi kimliğini bulma çabaları karşımıza dava olarak çıkıyor. 

Ergenin yetişkin olma çabası yetişkinin de keşke çocuk kalsaydım şeklindeki serzenişleri yaşam akışında sık sık karşılaştığımız durumlar. 

Karşınızdakinin algılama kapasitesi, karşınızdakinin kapasitesi ile sınırlı. Özellikle sosyo-ekonomik durumu ve yaşanmışlıkları sınırlı olan kişilerde bu durum daha fazla. Kaynağını ve sonuçlarını açıklamakta zorlanmış olduğumuz bilinç dışı değişimler de ilave edildiğinde insan psikolojisini anlamak iyice zorlaşıyor. 

Genelleşmiş öteki kavramını biraz daha açalım isterseniz. Bireyin içinde yaşamış olduğu çalkantılardan ve bunların sonucunda yaşaması muhtemelen bunalımlardan kaçmasına savunma mekanizmalarından biri bilindiği üzere kaçma. Birey kaçarak ruh sağlığını bozan durumları kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Ancak bu kaçış her zaman olumlu sonuçlar vermiyor. Bu kaçış esnasında birey, sonucunu öngöremediği başka hataları da yaşayabiliyor.   

Yukarıdaki fotoğrafı arama motorunda toplum kelimesini aradığımda buldum. Bu seçim bilinçli bir seçim. Köy toplumundan şehir toplumuna geçişin sancılara atlatamamış bireyler olarak şehrin kendisinin getirdiği trafik, kalabalık, yoksulluk ve yalnızlık gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. 

Hani o karşıdan karşı geçerken elinde çanta olan vatandaş var ya, biz de hukukçu olarak o vatandaş gibi yolda yürürken kimliğimizden ari olarak şehirde tutunmaya çalışıyoruz. Küçük şehirden büyük şehre hicret etmiş olan bendeniz de yolda yürürken tanınmamanın vermiş olduğu rahatlığını yaşıyorum. Diğer taraftan yalnızlık sürecinden sonra dernek, vakıf ve mahalle gibi ortamlarda kendimi yer edinmeye çalışıyorum. 

İğneyi kendime batırarak şu şekilde devam etmek istiyorum. Tüm zorluklarına rağmen büyük şehire alıştım mı? Evet. Her şey dört dörtlük mü? Hayır değil ama küçük şehirde de dörtlük değildi, züğürt tesellisi de diyebilirsiniz. 

Genelleşmiş ötekiyi, toplum içinde yalnız kalmamak için toplumun kurallarına kabullenmiş kişi olarak görüyorum. Peki bu kabulleniş nereye kadar devam edecek? Eğitim sürecinde benliğini kaybetmiş olan bizler, bizi biz yapan niteliklerimizi genelleşmiş öteki olmak için harcamıyor muyuz? İşte cevabı olmayan bir başka soruda burada.

Pek çoğumuz müreffeh ve saygın bir yaşam yaşamak için hukukçu olduk. Peki umduğumuzu bulduk mu? Şahsen ben bulamadım. Bulmaya çalıştıkça debelenip durdum. Tüm toplumu tebrik ederek sözlerime son veriyorum. Birşeye sahip oldum ama ben ben değilim artık. Ben de sizler gibiyim artık: Genelleşmiş öteki. Şaka yaptım öyle değil tabii ki. İnsan benliğini kaybederse kendini kaybetmiş olur. Hayat mücadelesi her şeye rağmen devam ediyor. Hayat ne kadar zor olsa da genelleşmiş öteki olmamak için mücadele edecek kadar da güzel. 

Sabredip sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.