23 Aralık 2012 Pazar

Bir Ermeni Jirayr Kaynar

Ülkemiz Dünya’nın en problemli üç bölgesi olan Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’nun ortasında stratejik önemi sahip bir ülke. Hal böyle olunca çevredeki karışıklıklardan merkez de etkileniyor.
Güçlü güçsüz ülke tezi genel dünya yönetiminde kabul görülmediğinden hasta ülke tezi Osmanlı’nın varisi Türkiye içinde geçerli durumda.
Nasıl ki bu ülkede bir Kürt Sorunu yok ise Ermeni sorunu da bulunmamaktadır.
Türkler ile Kürtler din ortak paydası ile bağlantılı bir araya geliyorlar. Ama Ermeniler ile ortak paydamızın farkında olmadığımız için onları farklı görüyoruz.
Ermeniler her ne kadar etnik olarak Türk değilseler de Osmanlı döneminde millet-i sadıka (Sadık olan millet) kabul edilmişler başta bakanlık ve müsteşarlık olmak üzere pek çok devlet görevinde bulunmuşlardır. Türkiye de yaşayan Ermeniler ibadetlerini Türkçe yapmaktadırlar. Çoğu Ermeni genci Ermeniceyi bilmemektedir. Ermeniler yüzyıllar boyu Türklüğün adil, insani, hoşgörülü, birleştirici anlayış ve inancından yararlanmışlardır.
Fransa’nın sözde Ermeni soykırımı inkâr edenleri cezalandırdığı yasa ile birlikte Türkiye’deki Ermeniler yine gündeme taşınmış oldular.

Bugüne denk gelmiş olması sebebiyle bende bir Ermeni’den bahsetmek istiyorum.

İki haftadır hastalıktan başımı kaldıramıyorum. İki hafta önce gribe yakalandım. Bitmek bilmeyen burun akıntısından tam kurtuldum diye sevinmişken geçen Pazar gününden beri de öksürük ile mücadele ediyorum. Aile hekimim mevcut durumu ilaçsız atlatmamı önerdi. Öksürüğe ilave olarak yüksek ateş ile karşı karşıya kalınca sorunumun alternatif tıp ile çözülemeyeceğini anladım. Aynı gece saat 3 civarı İstanbul Anadolu Yakası’nın en büyük Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil Servisi’ne başvurdum. O saat itibariyle Uzman hekimin olmadığı bu hastanemizde hastalığıma teşhis konulamadığı gibi ateşimin düşmesi için iğne vurulduktan sonra evime yollandım. Tıp doktorlarından ümidimi kaybettiğim anda rahmetli anneannemin çocukluktan beri doktorluğunu sürdürmüş olan Türkiye’nin ilk dahiliye uzmanlarından olan ve halen Kadıköy’deki muayenehanesinde hasta kabul eden Dr.Jirayr Kaynar’a muayene oldum.
Muayenem yaklaşık kırkbeş dakika sürdü. Önceki gece hastanede çektirmiş olduğum göğüs röntgenime baktı. Sonra kan tahlilimi inceleyip 25 civarındaki veriyi tek tek inceleyip ve bana açıklayıp kendisi için not aldı. Sonra steteskobu alıp ciğerlerimi dinledi. Daha önce beni muayene eden genç doktorlardan farklı olarak nefesimi tutturup öyle dinleme yaptı. Nedenini sorduğumda ciğerlerimin gücünü ölçtüğünü söyledi. Sonra boğazımı kontrol etti. Sedyeye yatırdıktan sonra tek tek iç organlarımı kontrol etti. Nasıl bir dinleme kabiliyetidir bilemiyorum ayak bileklerimden kalp atışlarımı; kalbimin ritm ve gücünü analiz etti. Bana ayırmış olduğu 45 dakikada baştan aşağı tüm vücudumu kontrol ettikten sonra bronşit başlangıcı teşhisi koydu. Doktor beyi en son gördüğünden beri haliyle biraz yaşlanmış ama doksanına merdiven dayamasına rağmen halen dimdik ayakta oluşu, ayrıca muayenehanesinden sıra bekliyor oluşum ona olan hayranlığımı bir kat daha arttırdı. Bu ulu çınarın daha ufukta gözükmeyen çocuklarımın da doktoru olmasını diliyorum.

İnsan sahip olduğu şeylerin değerini kaybedince anlarmış. Sağlıkta bu değerlerden biri. Sözlerimi Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatının son günlerinde hasta yatağında kaleme almış olduğu bir gazel ile bitirmek istiyorum. 

Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sihhat gibi
Ko bu ays u isreti çünkim fenâdur âkibet
Yâr-i baaki ister isen olmaya tâat gibi
Olsa kumlar sagisinca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu sise-i çarh içre bir sâat gibi
Saltanat didükleri ancak cihân gavgaasidur
Olmaya baht u saâdet âlem-i vahdet gibi
Ger huzûr itmek dilesen ey Muhibbî fârig ol
Var midur vahdet makaami gûse-i uzlet gibi

Düzeltme 1: Dr.Jirayr Bey 2014 yılı içinde doktorluğu bırakarak Fransa'daki oğlunun yanına taşınmıştır. 
Düzeltme 2:  Aramızdan ayrılan Dr. Jirayr Bey 20.03.2019 günü toprağa verildi.