23 Aralık 2012 Pazar

2011


Acısıyla tatlısıyla 2011 yılını tamamladık.  

2011 yılı TBMM yasama faaliyeti açısından yoğun bir yıl oldu. 167 tane kanun kabul edildi. Bir kısmı hemen yürürlüğe girerken bir kısmının yürürlük tarihi olarak 2012 ve sonrası için kararlaştırıldı.

Hukukçuların en büyük problemi hukuk kurallarının sürekli değişiyor olmasıdır. Özellikle kanunlardaki değişiklikler üniversite öğrencileri gibi yeniden ders çalışmamıza sebebiyet veriyor. Özellikle genel kanunlardaki değişiklikler hukukçuların adaptasyon sürecinde adeta işkence yaşamasını sağlıyor.
Kanunlar genel kanunlar ve özel kanunlar olarak ikiye ayırıyoruz. 

Genel kanun nedir? Genel kanun bireylerin ve toplumun hayatının büyük bir alanını düzenleyen kanunlardır. 2011 yılında genel kanunlardan Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu değişti. Özel hukuk alanında yargılamanın hangi yöntemle yapılacağını belirleyen kuralları koyan Hukuk Muhakemeleri Kanunu hakkındaki değişiklere daha önceki yazılarımızda değişmiştik. Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na değinmeye gerek yok. Zaten hayatımızın büyük bir kısmını düzenliyor bu kanunlar.

Genel kanunlar dışında 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, yani malum “torba yasa” gündemimizi bayağı bir meşgul etti.
Geneli ilgilendirmeyen birkaç tane özel kanun dışında bazı devletlerle Türkiye arasında yapılan uluslararası anlaşmaların onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanunlar sayısal olarak çoğunluğu oluşturmakla beraber genelin yaşamını doğrudan ilgilendirmediği onlardan da bahsetmeye lüzum görmüyoruz.
Yine yargı hizmetlerinin hızlandırmayı amaçlayan 6217 sayılı kanun ile yargının iş yükünü hafifletici önlemler alındı. Örneğin belirli haller dışında veraset ilamları artık noterlerce düzenleniyor, artık Asliye Ceza Mahkemelerinde Cumhuriyet savcısı bulunmuyor.
Yargı hizmetlerin hızlandırılması için ikinci paket ile Yargıtay ve Danıştay’da ilave daireler kurularak daire başına düşen iş yükünün azaltılması ve dosya birikiminin azalması amaçlandı.
Yargının hızlandırılması için üçüncü paket ile arabuluculuk yasa tasarısı gündeme geliyor. Arabulucuların hukukçular dışından da seçilecek olması, adaletin dağıtımında hukukçular dışındaki kişilerden medet umulacak olması kabul edilemez. Nitekim, Barolar tasarı ile ilgili tepkilerini koydular. Ancak, iktidar tasarı ile ilgili geri adım atmadı. Önümüzdeki günlerde tasarının yasalaşması bekleniyor. Bir kaç gün önce arabuluculuk tasarısı karşısında Afyon Barosu avukatlarının cübbe ve ruhsatları TBMM Adalet Komisyonu Başkanlığı’na göndermeleri eylemine şahit olduk.
Son olarak, karşılıksız çek keşide etmek eyleminin suç olmaktan çıkarılmasına ilişkin yasa tasarının TBMM’nden geçmesini bekliyoruz. Bu suçtan hükümlü olanlar cezaevlerinden tahliye olacak. Eylemin hürriyeti bağlayıcı ceza ile yaptırıma bağlanması sonu eriyor. Böylece 8 milyon dosya arşivlere kaldırılacak. Borçlunun para cezası almış olması alacaklı için bir şey ifade etmeyecek. Şahsa borcu olup borcunu ödemeyen borçlunun devlete borcunu ödeyeceğini zannetmiyorum.
Peki, alacaklarını tahsil etmek için alacaklılar hangi yollara başvuracaklar? Benzer bir tasarı ile birlikte borçluların evlerine hacze gidilmesinin önüne geçiliyor. Çek senet mafyasının tekrardan hortlaması gündeme gelecek. Yargının iş yükü azalırken çek senet mafyasının iş yükü artacak. Vay halimize!aliemredesat@gmail.com