27 Aralık 2012 Perşembe

2013

Geçen sene 2012 için iyi dilek temennilerinde bulunmuş olduğum yazımda bazı şeylerin değişeceğini düşünerek hayal kurmuştum. 

2012’de cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 120bine ulaşmış durumda. Hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunup yakalanamayan kişilerin sayısı açıklanmıyor. 2002’de bu sayı 60bin idi. TV alt yazısında 150 yeni ceza infaz kurumu inşa edilecektir diye okumuştum. Suç önlenecek mi? Suçlu mu ortadan kaldırılacak? Suçlu nüfus artışı nasıl önlenecek?

Devlette devamlılık esastır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras aldığımız bu kural devletin her kurumunun temel çalışma prensiplerinden birini oluşturuyor. 

Yılın son günlerinden birinde yılın son duruşmasına girdim. 

Tarih: 27.12.2012. Bugün bir ilk başıma geldi. Yakın akrabalarımdan biri beni ilk kez duruşmada gördü. Bir başka akrabamızı hastanede ziyaret etmek için Sabahat Teyzem ile adliyeye beraber gittik. Saat 10:30’da Çağlayan Adliyesi’ne girdik. 11.10 duruşmasına girecek duruşma sonrasında adliyenin karşısındaki hastaneye gidecektik. 

Duruşmanın kapısına yanaştım, duruşma listesine baktım. İlk dört duruşmanın yapıldığını işaretten anladım. Listede kendi isimi aradım ama bulamadım. Sonra aklıma arka sayfaya bakmak geldi. 16. sıradaydım ve sıranın gelmeyeceğini anladım. Tam o sırada hastanede ziyaret edeceğim akrabamızın kızından telefon geldi hastayı taburcu işlemlerine başladık gelmeyin diye. 

Hemen durumu teyzeye ilettim. Duruşma bittikten sonra hastayı Beşiktaş’taki evlerinde ziyaret etmeye karar verdik. Teyze 75 yaşında olduğu için tek başına gönderemeye cesaret edemediğimden kendisini biraz adliye de misafir edeceğimi söyledim. Beklemeye başladık. Saat 12.00 oldu. Sıra ilerlemiyor. Yer Ağır Ceza Mahkemesi. Bir gün içinde yirmiye yakın duruşma nasıl bitecek? Sanıklar 10 seneden daha fazla ceza alacakları bir Mahkemede sıralarının gelmesini bekliyorlar ama sıra ilerlemiyor bir türlü. Allahtan hakimler adil yargılayanlardan. Mahkeme ismini zikredemiyorum çünkü diğerleri biz adil değil miyiz demesinler diye. 

Adalet Bakanlığı’nın bilgisayar otomasyon sistemi 2003 veya 2004 yılında pilot adliyelerden biri olarak Ankara Adliyesi’nde işletime geçtiğinde birkaç sene sonra fiziki dosyaların artık olmayacağı, davalara ilişkin usul işlemlerinin adliyeye gelmeden bitirileceği, yargının hızlanacağı, davaların uzamayacağından bahsediliyordu. 2012 bitti. Uyap tarama merkezleri evrakları tarıyor ama tarama işlemleri henüz bitirilmeye çalışıyor. 2013’te dosya tarama işlemlerini biteceğini umuyorum. 

Eskiden Mahkemeler duruşma gününü ilaveten saat verdiklerinde avukatlara sormazlar tüm duruşmaları saat 09.00’a verirler, o gün duruşması olan dosyaların tüm tarafları cümbür cemaat saat 09.00’da adliyede beklemeye başlarlardı. Gerek Baroların yazışmaları gerekse Adalet Müfettişlerinin tenkitleri ile Mahkemeler aynı saate duruşma verme uygulamasından vazgeçtiler.

Bu uygulamanın yaygınlaşmasından sebep saatinde duruşmanın olacağını beklerken kısa bir bekleyişten sonra (yaklaşık 6 saat ) 16.00 sularından duruşmaya girebildim. Yılın son duruşma günü olması dolayısıyla heyet dosyaları aynı güne vermek durumunda kalmıştı. Misafir teyzemin durumu merak edenlere güzel bir hikaye ile okuyuculara yazacak bir konu oldu bu bekleme. Teyze 6 saatte gelen gidenlerle akraba oldu. Dertleri ile dertlendi sevinçleri ile mutlu oldu. Ama üzüldüğü ve Mahkeme sonrasında bana söylediği tek şey benim avukat olmamdı. 

Hikâye burada bitmiyor. Bir örgüt üyelerinin Özel Yetkili Mahkeme yargılandığı duruşma sonrasında karşıt örgüt veya fraksiyondaki başka bir grup arasında slogan atma ve söz atlamalar, sonrasında tartışmaya dönüştü. Adliye karıştı. Çevik kuvvet yaklaşık 100 baretli ve miğferli polisle olaya müdahale etti.

Adliyede olay olması olağandır. Teyzemin şansı aynı gün de birden fazla olaya tanık olması oldu. Slogan atan grupları uzaktan keserken teyzenin korkusu acaba buraya saldırı olur mu diye oldu ve dona kaldı. 

Duruşmayı beklerken bizimle duruşma bekleyen dosyalardan birinin tanığını vurmak için gelen başka bir grup adliyede silah yakalatmışlar. Ya bizde vurulursak ne olurdu korkusu şoku ikiye katlattı. 

Tam her şey yoluna girmiş kalabalık azaldı derken teyzeme ağırlık çökmüş ben duruşma salonu içinde sıramı beklerken, o da dışarıda koltukta uyuklayacakken başka bir Mahkeme mahkûmiyet kararı açıklıyor. Ortalık karışıyor. O duruşmanın kapısından bekleyenler arasında tartışma başlıyor, kadınlardan birinin saçından sürüklenirken görüyor. Aynı gün içinde üç şok yaşanıyor. 

Saat 16.30. Duruşmadan çıkıyor evimizin yoluna koyuluyoruz. Eve geldiğimde misafirimin bana ve anneme söylediği tek cümle “Keşke bu çocuk okuyup avukat olmasaydı, limon satsaydı ekmeğini kazansaydı”

2012 yılı duruşmalarını bu maceralı günle bitirdim. Bir şeylerin değişeceğini hayal ederek yazdığım 2012’ye ait yazımdan sonra 2013’ün farklı olacağını zannetmiyorum. Hepimiz için 2013’ün hayırlara vesile olmasını diliyorum.