Sabah 05:00. İki memur bir komiserden oluşan üç kişilik
polis ekibi bir gün öncesinde alınan arama kararı doğrultusunda günün
aydınlanması için aranılacak yerin önünde özel plakalı ekip arabasında
bekliyorlar. Kadro yetersizliğinden dolayı aynı ekip bir gün önce tam gün karar
almak için uğraşmıştı. Allahtan savcı ve hâkim sorun çıkarmadılar da bir günde
kararı alabildiler.
Ekip arabasının camlarında
film var. Dışarıdan içerisi görünmüyor. Dikkat çekmemek için arabanın kontağı
kapalı. 15 dakika sonra araba buzdolabına dönüyor. Yapacak bir şey yok
talimatta gündüzleyin bir kereye mahsus arama yazdığı için günün ilk ışıklarını
bekliyorlar. Ama zaman geçmek bilmiyor. Dün gece 23:30’a kadar bir başka olaya
daha müdahale edildiği için eve ancak 01:00 sularında vardılar. Derin uykuya
dalamadan 04:00 civarında operasyona gitmek için uyandılar.
Ezan okundu. Gün aydınlandı.
Artık operasyon başlayabilir. Dikkat çekmemek gerek. Arabanın dışına çıkmadan
şüphelinin evden çıkmasının bekliyorlar. Apartmanın kapısı aralandı. Çıkan
kişiye baktılar. Ellerindeki resimdeki kişiye benzemiyor. Adam 100 metre
ilerideki işçi servisine bindi.
Bir kadın çıktı. Elinde 4-5
yaşlarında bir çocuk. Çocuğu anaokuluna bıraktıktan sonra muhtemelen işine
gidecek. Ekmek telaşesi.
10 dakika geçti. Başka giren
çıkan yok. Eleman yoksa gece evde kalmadı mı? Ya eve gelmediyse? Tamam, kapıyı
çilingir ile açıp evi arayacaklar ama adam bulunamadıktan sonra evde suç
unsuruna rastlansa neye yarayacak ki? Başka bir çömez ekibe denk gelecekte
Genel Bilgi Tarama (GBT) esnasında şüpheli aranan şahsı yakalayacaklar.
5 dakika daha geçti. Arabanın
içinde dondular. Dayanamayarak dışarı çıkmaya karar verdiler. Bari ayakları
açılsın biraz. Kovalamaca olursa ayakları uyuştuğu için evi arananın peşinden
koşabilsinler.
Cümle kapısı yeniden aralandı.
Esas oğlan kapıdan ayağını attı. İki adım attı ve durdu. Ellerini ovuşturdu.
Bir an kafasını yukarı kaldırdı ve durdu. Sanki onu bekleyen polis ekibinin
harekete geçeceğini fark etmişçesine.
Derinden bir ses. Arkadaşım
bir saniye bakar mısın? Esas oğlan arkasını dönüyor. Olacakların farkında
değil. Kimlik sorgusu derken eve çıkılıyor arama başlıyor. Tutanak
düzenleniyor. İstikamet şube müdürlüğü. İfade için barodan avukat geliyor.
Evraklar tanzim ediliyor. Saat 11:45’i geçti. Her şey bitti derken evrak amire
imzaya çıkıyor. Bir bakıyorlar amir arazi. Boş durmayalım amir gelene kadar
bari bir şeyler atıştıralım. Yemek ve çay derken amir yaklaşık 2 saat sonra
teşrif ediyor. Memurlar ağaç oldular, kök saldılar neredeyse ürün verecekler. İmza,
hastane raporu ve saat 14:00 oluyor.
Yer İstanbul. Evrak mevcutlu
olarak adliyeye gidecek. Çakar lambalar açık olduğu halde bir saatten fazla bir
sürede zar zor adliyeye varıyorlar. Evrak savcısının kapısında kuyruk var.
Duyan gelmiş. Şüpheli esas oğlanın sülalesi de hazır. Bu kadar kişinin nerden
haberi olmuş.
Genç memur savcının odasına yöneliyor.
Kapıyı tıklıyor. Baş selamı. “Polis
memuru ….. , …. Şube Müdürlüğünde görev yapıyorum. Talimatınız doğrultusunda
arama işlemi gerçekleştirilmiştir. El konulan eşyalar ile şüpheli şahıs ve
barodan talep edilen avukat hazır. İfade için hazırlar arz ederim”
Derken kıyamet kopuyor. “ Nerde kaldınız, sabahtan beri sizi bekliyorum,
bu saatten sonra evrak mı bakılır. Daha ifade alınacak dosya nöbetçi mahkemeye gidebilir,
evrakı nöbetçi savcıya götürün.”
Genç memur sakin olarak cevap
veriyor. “Dosyanın asıl savcısı sizsiniz nöbetçi savcıya bu saatte gidersek
size gönderecek efendim.” Diğer memur da devreyi giriyor ama bu arkadaş odaya
ilk giren arkadaş kadar sakin değil tepki veriyor. Ama azarlanmıyor.
Savcı Bey sonunda
sakinleşiyor, ifadeler alınıyor. Dosya ve esas oğlan tutuklama talebi ile Sulh
Ceza Mahkemesi’ne gönderiliyor. Sevk işlemleri sırasında Savcı Bey her iki memur
arkadaştan vermiş olduğu sert tepkiden dolayı özür diliyor.
Vatandaş tutuklanıyor.
Cezaevine teslim ediliyor. Saat 22:30. İş bitti. Amir aranıyor. Bilgi
veriliyor. Bu işle beraber başka bir sürpriz işi de aradan çıkardıkları için
amir memurlara bir sonraki gün 12:00’ye kadar izin veriyor. Bu arada avukat
arkadaş soruyor. “Bugünkü sürpriz işte
ekstra başarı elde etmemiş olsaydınız saat kaçta işe gelecektiniz?” El
cevap Saat:11:00’da gelecektik. 1 saatlik fark avukatı tatmin etmiyor. Ne de
olsa bir gün önce tam gün ve gece mesai yaptılar. Uykusuz operasyona gittiler.
Soğukta günün ağarmasını beklediler. Muvaffak oldular. Ekstra bir başarı daha
sergilediler. Bu kadar çalışma sonrasında her halde bir tam gün izni hak ettiler
diye düşünüyor genç avukat.
Bu hikâyeyi yaşamayan yoktur. Hikâyedeki
avukat benim. Avukat olarak ücretim devlet bütçesinden evraka bakan Cumhuriyet
Başsavcılığı’na gönderilen ödenek doğrultusunda tarafıma birkaç ay gecikme ile
de olsa ödenecek. Ama memur arkadaşlara ne olacak. Fazla mesai ücreti yok.
Başarı ödüllendirilmedi. Üstelik evrak geç geldi diye önce fırça yediler sonra
özür ile şok oldular. Birkaç günlük yorgunluklarının karşılığı bu mu? Kafa
dağıtmak 1-2 saatlik dinlenmeden de mahrum kaldılar.
Avukat olarak bu hafta sadece bir
gün bu çileyi ben de onlarla çektim. Ama onlar her gün çekiyorlarmış. Çekilen
çilenin farkında olmayanların tepkisi “Aybaşında memurun maaş garanti, kimse memurun
önüne çıkamaz, tüm kurumlarda ve özellikle adliyelerde tüm kapılar onlara açık,
özellikle girişken olan memurların bitiremeyeceği iş yok. ”
Çilekeş memur evine gider.
Uykudaki yavrusunun başını okşar ayaküstü bir şeyler atıştırır. Televizyonun
karşısında uykuya dalar, tam da uykunun en güzel yerinde “hadi beyim yatağa
geç, koltukta üstüne kar yağacak.”
Yarın ne olacak yine aynı hikâye.
Değişen tek şey failler, mağdurlar ve
avukatlar.
Sağlıcakla kalın.
Soru, görüş ve önerileriniz için aliemredesat@gmail.com